Zaman zaman ‘rest’ çekerek ilerlemeye çalıştığımız AB yolunun, hedefe yaklaştıkça daha fazla engelleneceği baştan belliydi. Fiilî müzakereler başladığı halde hâlâ “Yeni bir kriz çıkar mı?” endişesi devam ediyor.
Dışişleri Bakanlığı’nın AB Siyasî Kriterler eski Daire Başkanı Akın Özçer, Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili soruları cevaplandırırken işin ‘püf noktası’na parmak basmış. Özçer, pek çok konuda dikkat çekici tesbitler yaparken, AB yolunun açılmasını haklı olarak “yeni bir anayasa” şartına bağlamış.
Türkiye’nin AB macerasının ‘durma’ noktasına gelip gelemeyeceğiyle ilgili bir soru üzerine Özçer şöyle demiş: “Avrupa Birliği’nden bundan sonra gelecek tüm raporlar tahmin edildiğinin tersine, sert olmayacaktır. Çünkü sert olması için burada bir şeyin yapılmış olması gerekirdi. Oysa hiçbir şey yapılamadı. Türkiye’nin demokratikleşme paketleri, bir şey yapılmadığı takdirde hep eksik kalacaktır; o da yeni bir anayasadır. Ben iktidardan da, muhalefetten de hiç duymuyorum böyle bir talebi.” (Yeni Aktüel, sayı: 49, 15-21 Haziran 2006)
“Yeni bir anayasa” yapılmasıyla ilgili tartışmaların ‘unutulmuş olması’ gerçekten de dikkat çekici değil midir? Hem de ihtilâl anayasasına imza atan ihtilâlcilerin bile mevcut anayasayı savunmaktan vazgeçtikleri bir dönemde... İhtilâl anayasasını değiştiremeyen bir ülke, AB yolunda problemsiz olarak yürüyebilir mi?
Demokrasi yolunda adım atılamamasını ve buna bahane olarak “Birtakım bürokratik engeller var, ordu direniyor” şeklinde savunma yapılmasına katılmadığını ifade eden Özçer şöyle konuşmuş: “Hükümetsen, hükümetliğini yapacaksın. Gene tüm raporlarda olan askerlerin siyasî açıklama yapmasının eleştirilmesi meselesi... Yaptırtmayacaksın. Bu devam ediyorsa, bunu herkes hükümetin zaafı olarak görür, başka türlü görülmez.”
CHP’nin tavrını da eleştiren Akın Özçer, “Bence CHP sosyal demokrat değil zaten. Çünkü CHP demokrat değil. Sosyal demokrat olmak için sadece sosyal olmak yetmez, demokrat da olmak gerekir” demiş.
Terörün ‘demokratik yol’larla alt edilebileceğine dikkat çeken Özçer, “Siz ifade ve örgütlenme özgürlüğünü dar tutarsanız, adam legal siyaset yapamayacaktır ve bu durumda fikirlerini terörle ifade yolunu seçecektir. Terörü demokratik yollarla alt etmenin yolu, her türlü siyasî görüşün örgütlenmesine izin vermekten geçer. (...) Öyle ‘Demokrasi ile bölünürüz’ falan gibi şeylerin ise tam tersi geçerlidir. İspanya’da faşist Franco dönemi sona erdiğinde, ülke de parçalanmak üzereydi. İspanya’nın bugün bütünlüğünü sürdürüyor olması demokrasi sayesinde mümkün olabildi” şeklinde konuşmuş.
Avrupalı iş çevrelerinin sadece ‘menfaat’leri düşündüğü yolundaki bir değerlendirmenin doğru olup olmadığıyla ilgili bir soruyu da Özçer şöyle değerlendirmiş: “Buradaki bir tehlike de, ‘Onlar kârlarına bakar, demokrasiye falan aldırmazlar’ düşüncesine kapılma ihtimalidir. Bu çok yanlıştır; kârlarına bakarlar, doğru ama bunun da en iyi siyaseten de, ekonomik olarak da düzgün işleyen ülkelerde olacağını gayet iyi bilirler.”
Daha fazla demokrasi ile bölünmeyeceğimizi ‘yüksek bürokratlar’ da bir anlayabilse...
05.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|