Televizyonların çirkinliklerine ‘alışan’lar olduğu gibi, tepki gösterenler de çıkıyor. Bazı tepkiler, ‘zararın kendilerine ulaşmasından sonra’ olsa da yine de takdire değer.
Aynı zamanda televizyonlarda da yöneticilik yapan bir yazar, TV’lerdeki ‘edepsizliklere’ karşı çıktığını ilân etmiş. “Gerçeklere gözlerini kapayanlar”dan gelmesi muhtemel ölçüsüz tepkileri göğüslemek için de en başta, “Bilirsiniz, pek tutucu biri sayılmam” açıklamasını yapmayı da ihmal etmemiş!
En başta şunu söyleyelim: Eğer ‘tutucu’luk, iyiye ve güzele taraftarlık ise, bundan ürkmeye, korkmaya ne gerek var? Aile mefhumunu savunmak, müstehcenlik ve her türlü ‘çirkin’liğe karşı çıkmaya birileri ‘tutuculuk’ diyor diye, ‘tutucu’ olmaktan ürkmemek lâzım!
Övünmek gibi olmasın, ama biz; aile mefhumunu savunarak, çocukları ve gençleri çirkinliklere, uyuşturucu bataklarına, alkole çağıranlara karşı; ‘doğru’luğun yanında ve doğruları ‘tutucu’yuz!
Müstehcenlik ve ‘çirkinlik’ alevlerinin bütün toplumu hedef aldığı ortama dikkat çeken ve ateşin lavlarının ‘kendi hanesi’ni de tehdit ettiğine kanaat getiren yazar/yorumcu ne demiş: “Bilirsiniz, pek tutucu biri sayılmam. Ama ‘edepsizliğe’ genelde karşı çıkarım. (...) Geçen pazar akşamı televizyon kanalları arasında dolaşırken, (...) bir yarışmaya gözüm takıldı. (...) İşten anladığı varsayılan bir jüri, model adaylarını eleştiriyor ve vatandaşlar da SMS yoluyla eliyordu. Programı biraz izleyince gözlerime inanamadım.
“15-16 yaşında kız çocukları boyanmış, süslenmiş arz-ı endam ediyor, jüri üyeleri (...) de bu çocukların ‘mankenlikleri’ konusunda ‘ahkâm kesiyorlar.’ Manken adayı diye sunulanlar alenen çocuk. (...) Bir an kendi kızımı düşündüm. Bu düşünceyi hızla kafamdan uzaklaştırdım. İçim kaldırmadı. Ufacık kızlar orada geziyor, televizyon başında yüzbinler, belki de milyonlar onlara ‘oy veriyor.’ (...) Ne diyeceğimi, ne düşüneceğimi bilemedim. Yapılan ‘rezalete’ ad koyamadım. Çok iyi biliyorum ki, o televizyon kanalının sorumluları kendi kızlarını asla böyle bir yarışmaya sokmazlar, böyle dolaştırmazlar. (...) Kendi çocuğunuzu görmek istemediğiniz bir yerde başkalarının çocuklarının görünmesinden hoşnut musunuz?” (Fatih Altaylı, Sabah, 26 Temmuz 2006)
Zararın kendisine dokunma ihtimali karşısında isyan eden Altaylı’ya, “Gerçeklere hoşgeldiniz” diyor ve bu tepkisinde yerden göğe kadar haklı olduğunu ifade ediyoruz. Ancak televizyonlarda sergilenen ‘çirkinlik’ler sadece bu ve benzeri yarışma programlarıyla sınırlı değil. Pek çok yayın kuşağında ‘gerçekler’ gizleniyor ve aileler adeta bombalanıyor.
Tabiî ki ‘çirkinlik’ler sadece televizyon yayınlarıyla da sınırlı değil. Gazetelerdeki yayınları da aynı gözle değerlendirmek lâzım. ‘İyi’ her zaman iyi ve ‘kötü’ de her zaman kötüdür. Zararı bize dokunsa da, dokunmasa da ‘çirkinlik’lere kökten karşı çıkmalıyız. Bu karşı çıkışımız, ‘tutuculuk’ olarak isimlendirilse bile gerçekleri ifade etmekten geri kalmamalıyız.
Daha acı ‘gerçekler’le yüzleşmeden, ‘gerçek’leri görelim...
11.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|