İnsanlığın akıl, kalb, vicdan, kısaca ruhunu/duygularını ancak din tatmin eder, doyurur. Psiko-sosyoloji tarihi de göstermiştir ki, din hissinin yerini medeniyet fantaziyeleri ve başka bir şey tutamaz. Çünkü, fıtrî olan hak dinin sözü daha faydalı, hükmü daha yüce, tesiri daha etkilidir.1
Kendimizden biliyoruz ki, vicdanımızın dinden başka âmiri ve müşevviki yoktur. Din, vicdanın istikameti; mutluluğun ışığıdır. Özellikle Hak din mutluluğun fihristesidir.2
Keza, hak din olmazsa dünya bir zindan olacağı;3 ve dinsizlik medeniyetin tahribatçısı olduğundan4 merhametsizlik, diyanetsizliğin sonucu olduğu;5 kalbin sadefinde hak dinin cevheri bulunmazsa beşerin başında maddî-mânevî kıyametler koptuğu;6 sık sık-özellikle dünya savaşlarından da müşahade ediliyor.
Akla takılan soru şu: Madem semâvî kitaplar keyfîlik, haksızlık ve zulmü önler, acaba neden bunca zulüm, haksızlık ve savaşlar, katliâmlar sürüp gidiyor?
Dini inancı olmayan bir sabun imâlâtçısı bir vaize:
“Sizin anlattığınız dinin, dünyaya iyilik getirdiği görülmüyor! Bunca zaman geçmesine rağmen, dünya kötülerle dolu.”
O sırada, çamur içinde oynayan bir küçük çocuğun yanından geçiyorlarmış. Vaiz demiş ki:
“Sabunun da pek bir fayda getirmediği anlaşılıyor. Zirâ, dünya pis ve pislerle dolu!”
“Ama, sabun kullanıldığı zaman faydalıdır.”
“Evet, din de aynen öyledir. Eğer öğrenilir, anlaşılır, yaşanır ve uygulanırsa dünyaya ve herkese iyilik getirir.”
Tahakkuk etmiş gerçeklerdendir: Çirkin, kötü, menfî haslet ve duyguların yegâne törpüsü din/imândır. Çünkü, fıtrî olan dinin sözü daha yüksek, etkisi daha büyük, hükmü daha yücedir.7
Şu sosyolojik tesbitler dinin fıtrî olduğunun da bir göstergesi: Bin yıl önceki toplum gerçeklerinin hepsi mazide kaldı. Zenginler, hükümdarlar, ideolojiler, toplumlar, sınıflar, hattâ birçok millet tarih sahnesinden silindi. Hepsi, ama hepsi ya değişti, ya kayboldu. Fakat, din ayakta.8
Hadiseler göstermiştir ki, dinsiz insan en bedbaht bir yaratıktır.9 İnsanlık, kâinatın hücümlarına karşı dayanacağı ve sınırsız isteklerine neşv ü nemâ verecek ve istinadgâhı olacak hak dini elde etmezse, yaşayamaz. Çünkü, dinsiz bir millet yaşamaz. Öyle ise, beşer dinsiz olamaz. Artık uyanan insanlık dinsiz yaşayamayacağını anlamıştır.10 Bundandır ki, herkesin kalbinde hak dini arama meyli başlamıştır.11 Bediüzzaman bu sosyolojik öngörüsüyle ‘istikbâlde insanlığın fıtrî dini İslâmiyet olacak’12 müjdesini verir.
İnsanlığın ruha, maneviyata, dine yönelmesi, bunun en müşahhas delili, ispatı değil mi?
Dipnotlar:
1- Münâzârat, s. 45.; 2- Lem’alar, s. 130.; 3- Sözler, s. 38.; 4- Divân-ı Harb-i Örfi, s. 70.; 5- Muhakemat, s. 38.; 6- Hutbe-i Şâmiye, s. 31.; 7- Münâzârât, s. 45.; 8- Der Spigel, 1998.; 9- Sözler, s. 38.; 10- Münâzarât, s. 86.; 11- Hutbe-i Şâmiye, s. 31.; 12- Münâzarât, s. 86.
11.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|