Üniversiteler açılırken, başörtüsü yasağı yine gündeme geldi. Yıllardır süren yasak, bu sene üniversiteyi kazanan kızlarımızın önüne çeşitli bahanelerle eğitime engel oluyor.
Kapıların önünde kurulan ikna odaları çalıştırılmaya başladı bile. Bin bir güçlükle okuyup üniversiteyi kazanan gençler, sırf başörtülü oldukları için okulun kapısından dahi içeri sokulmuyor.
Bunun son örneğini Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisat Fakültesini kazanan Şeyma Türkan’ın başına gelenlerde gördük. Fransızlara karşı başörtüsü ve İslâmî değerleri savunmak için mücadele veren Sütçü İmam’ın ismini taşıyan bir üniversitede yaşanan olaylar, tam ibret vesikası…
Tâ Ankara’dan babası eğitimci Şemsettin Türkan’la birlikte Kahramanmaraş’a giden Şeyma, başörtüsü ile kayıt kabul edilmeyeceğini bildiği için, peruk takarak kaydını yaptırmak istedi. Ancak yasakçı zihniyet (hadi diyelim kanunsuz başörtüsü yasağını uyguluyor) perukla kayıt yapılmasına dahi izin vermedi.
Bunun üzerine Şemsettin Türkan, Rektör Prof. Dr. Nafi Beytorun’la görüşmek istedi, ama ulaşamadı. Şemsettin Bey, daha sonra Öğrenci İşleri Başkanı ile görüşmek istediğini söyledi, odasına dahi giremedi. Bu sefer “harç” için yatırdıkları 448 YTL’yi nasıl alacaklarını sormaya gittiklerinde, kendilerine bu paranın iade edilmeyeceği bildirildi. Şeyma üzüntülü bir şekilde, “Sürekli önümüz kesiliyor. Perukla dahi almıyorlar. Yaşadığımız olayı vicdanlara havale ediyorum” diyerek oradan ayrıldı.
Şemsettin Türkan konuyla ilgili görüşlerini açıklarken, “25 yıl memurluk yaptım. Devlete hizmet etmiş birisi olarak gördüğümüz bu muamele, bizi son derece üzdü. Olayı kamuoyunun vicdanına bırakıyorum” diyor.
Şeyma ve babası Şemsettin Türkan kaydını yaptıramadan, Ankara’ya dönmek zorunda kaldı. Şimdi konuyu AİHM’e taşımaya hazırlanıyorlar.
Şeyma Türkan, bu sene kanunsuz başörtüsü yasağına maruz kalacak ne ilk, ne de tek mağdur olacak. Bu işe köklü çözüm getirilmediği sürece, bu mağduriyetler, kırgınlıklar, üzüntüler sürüp gidecek…
Çünkü, yasakçılar, artık peruğa dahi tahammül göstermiyorlar…
Peki iktidara gelmeden önce “namus borcumuzdur bu yasağı kaldıracağız” diyen hükümet ne yapıyor? Hiçbir şey… Avrupa Birliği başörtüsü meselesinin çözülmesi gerektiğini söylüyor, ama hükümet bu konuyu ağzına dahi almıyor, alamıyor. Çözüm yolunda her hangi bir adım atmıyor…
* * *
Sözümüzün burasında Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in geçen günlerde İzmir’in Buca ilçesinde, Buca Müftülüğü hizmet binasının açılış töreninde yaptığı konuşmadaki, “bu ülkede irtica tehdidi de vardır” sözünü hatırlatmak istiyorum.
Bakan Şahin müftülüğün açılışında şöyle demişti: “Bölücülük tehlikesi, tehdidi vardır... Yıllardır mücadele ediyoruz. Belki içinizde yadırgayanlar olacaktır; bu ülkede irtica tehdidi de vardır. İrtica nedir? Dini anlamda söylüyorum; dinde olmadığı halde bir şeyi dindenmiş gibi ona inanmak ve onunla ilgili bir takım yanlışlıklar yapıp dine mal etmek gibi... Eğer bir ülkede muskacılar, medyumlar, falcılar, en çok para kazanan insanlar sınıfına girmişse, bu ülkede dinî irtica vardır…”
İrtica, kelime anlamı itibariyle “Gericilik, geriye dönme, her türlü yeniliğe karşı çıkarak eskiyi muhafaza etme” gibi mânâlara geliyor.
Peki burada gericilik yapan kimdir? Eskiyi muhafaza etmek isteyen kimdir? Buna bakmak lâzım değil mi?
İrticaın panzehirini de göstermiş bakan, “İrticaın panzehiri, iyi bir din eğitimidir” demiş. Çok yerinde bir tesbit… Ancak iyi bir dinî eğitim almak isteyen başörtülü bir insan, ilahiyat fakültesine dahi başörtüsü ile giremezse, bunu nasıl yapacak? İyi bir eğitim almak isteyen birisi, peruk takıp okumak istese nerede eğitim alacak? Bu sorulara da cevap verilmesi gerekmez mi?
Birde Bakan Şahin’in birkaç ay önce söylediği, “Türkiye’de türban yasağını sorun olarak görenlerin oranı yüzde 1.5’tur” dememiş miydi? Başka bir başbakan yardımcısı Abdullatif Şener, “İl ve ilçe kongrelerini geziyorum, hiç kimse bana ‘şu türban sorununu çözün’ diye bir talepte bulunmadı” dememiş miydi?
İşte size başörtüsü sorununa bir örnek…
Görünen o ki, önümüzdeki günlerde bu ve benzeri olaylar önümüze çıkacak. “Başörtüsü sorunu yok” diyenler, okulların önüne gitsinler, sıkıntıları gözleri ile görsünler. Kendileri gidemiyorsa, danışmalarını göndersinler… Göreceklerdir ki, Türkiye’de bir başörtüsü sorunu vardır. Ve bu sorunu çözmek de iktidar olarak onların görevidir. Çünkü bu mesele milletin meselesidir. Milletin meselesini çözecek ise hükümettir…
10.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|