Türkiye’nin gündeminde Lübnan’a asker gönderme meselesi olduğu için, 15 Ağustos tarihinde başlayan hükümetle memur konfederasyonları arasında yapılan memur maaşlarına zam görüşmeleri hak ettiği yeri alamadı. İki milyon memuru, o maaşla yaşayacak ailesi ve akrabalarını, dükkânında memurun yolunu gözleyen esnafı ve işçiyi ilgilendiren toplu görüşmeler, Kamu İşveren Kurulu ile memur konfederasyonları arasında anlaşmazlıkla sonuçlandı.
Kamu İşveren Kurulu ile memur sendikaları arasında 4 yıldır yapılan toplu görüşmelerin bu yıl beşincisi tekrarlandı. Gece geç saatlere kadar süren 6. toplantıda “Kamu İşveren Kurulu’nun masaya kabul edilebilir bir teklif getirmemesi” gerekçesiyle Memur-Sen ve Kamu-Sen görüşmeleri terk ederken, mücadelelerin hukukî yolla sürdürme kararı aldılar.
Şimdi, Yüksek Hakem Kurulu Başkanı ve 4 üniversite öğretim üyesinden oluşan “Uzlaştırma Kurulu” devreye girecek. Kurul, 5 gün süreyle yapacağı çalışmaların ardından hazırlayacağı raporu Bakanlar Kurulu’na iletecek. Uzlaşma Kurulu’nun alacağı karar “bağlayıcı bir nitelik taşımadığı” için, memur maaşlarına yapılacak zamma ilişkin son kararı yine Bakanlar Kurulu verecek.
Burada garip olan şeylerden birisi de, daha toplu görüşmeler başlamadan birkaç gün önce Maliye Bakanlığı’nın, 3 yıllık program kapsamında 2007-2008-2009 zam oranlarını açıklaması olmuştu. Madem zam oranları belirlendi, ne diye toplantı yapıldı, anlamak mümkün değil…
Konuyla ilgili tek suçlunun, bir türlü birleşemeyen, taleplerini bir araya getirip hükümetin karşısına güçlü bir şekilde çıkamayan sendikalar olmadığını söyleyebiliriz. Sendikalar hükümetin karşısında tek vücut olsalar da, görüşmelerin sonucu yine hükümette bitiyor. Yani hükümet isterse veriyor, istemezse vermiyor. Bu durumun değişmesi için ise, “toplu görüşmeler”in “toplu sözleşme” olarak değişmesi gerekiyor.
Başta kavgalı-gürültülü başlayan görüşmelerden sonra memurlar Bakanlar Kurulu’nun vereceği “zam” kararını bekliyor.
* * *
Burada bu görüşmenin seyrini anlatmaktan ziyade, memurları yakından ilgilendiren bir araştırmadan bahsetmek istiyorum.
Yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’nin memuruna “en cimri” ülke olduğu ortaya çıktı. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonunun (KESK) yaptığı araştırmaya göre, Türkiye Avrupa Birliği’nde kamu çalışanlarına millî gelirinden en az pay ayıran ülke konumunda bulunuyor. 25 Avrupa Birliği ülkesinde kamu çalışanlarının GSMH’den aldığı pay 2005 yılında yüzde 10.84 olarak hesaplanırken, Türkiye’de ise bu oran yüzde 6.5’te kalıyor. Araştırmaya göre, Danimarka kamu çalışanlarına millî gelirden en büyük pay ayıran ülke konumunda bulunuyor. Danimarka kamu çalışanlarına yüzde 17.36’yla Türkiye’nin 2.67 katı fazla pay veriyor. Danimarka’yı yüzde 16.06’yla İsveç yüzde 14.9’la Kıbrıs Rum Kesimi, yüzde 14.84’le Malta, yüzde 14.53’le Portekiz, yüzde 13.84’le Finlandiya 13.84’le yüzde 13.42’yle de Fransa izliyor.
* * *
Bu arada, hükümetle memurlar arasındaki görüşmeler sürerken, Türk-İş’te Ağustos ayında açlık sınırının 574 YTL 3 YKr, yoksulluk sınırının ise bin 869 YTL 81 YKr’ye yükseldiğini açıkladı. Dört kişilik bir ailenin dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için aylık zorunlu gıda harcaması tutarının, bu ay bir önceki aya göre 0,12 oranında artarak, 573 YTL 33 YKr’den, 574 YTL 3 YKr’ye çıktığı vurgulandı. Gıda harcaması tutarındaki 8 aylık artışın yüzde 5.72 olarak gerçekleştiği belirtilen araştırmada, geçen yılın aynı döneminde ise, bu oranın yüzde 1,19 olduğu da açıklandı. Araştırmada, gıda harcamasında son 12 aydaki artışın yüzde 10,38, yıllık ortalama artışın ise yüzde 7,30 olduğuna dikkat çekildi.
Memurlarının büyük çoğunluğunun 700 milyon lira maaş aldığı düşünüldüğünde, bu rakamların çok şey ifade ettiği ortaya çıkıyor.
Kamu çalışanlarının GSMH’dan paydan aldığı paylar ile açlık sınırından kurtulduğu vakit bu görüşmelerde “anlaşma” sağlanabilir. Yoksa grev hakkı olmayan, görüşmeler yapılmasına rağmen, son sözü hükümetin söylediği bir sistemde bu anlaşmazlıklar sürüp gidecektir.
02.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|