Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Zeynep GÜVENÇ

Amerika’ya gelen dindarlaşıyor



Son derece iddialı bir başlık olduğunun farkındayım, hatta hiçbir şekilde test edilemeyecek bir genellemenin içinde olduğumun da farkındayım. Yalnız çok fazla insanda gözlediğim bu halin bir şekilde kaleme alınması gerektiğine inanıyorum. Bunun tam tersi de mümkündür elbette (Amerika’ya gelip ‘hayat’ını yaşayanlar). Benim vurgulamak istediğim, içlerinde değişmek gerektiğine inanmışların dönüşümü.

Yapmak isteyip de yapamadığımız çok şey var öyle değil mi? Çoğu zaman kalbimizi yarıp baksalar bambaşka biriyle karşılaşacaklar, yaşamak istediğimiz hayat aslında bu değil, ya da bu şekilde davranmak istemediğimizden eminiz. Yalnız, çevre, içinde bulunduğumuz şartlar, çalıştığımız kurumun işimize son vereceği endişesi, eşimizin artık bizi sevmeyebileceği, ailemizin artık bizimle görüşmeyi keseceği korkusu var. Asıl korkulması gerekenler, arada bir yoklasa da vicdanı, nefsimiz eninde sonunda bir çıkış yolu buluyor nasılsa.

Kendimize kaçmalıyız her şeyin öncesinde, ama ne zaman, nasıl ve ne şekilde? Aklımızı karıştıracak, bizi oyalayacak onlarca oyuncağın içinden sıyrılmak çok zor.

Birşeylerin değişmesi gerektiğine inanmak bile çok büyük bir aşamadır. Vicdanın rahatsızlığı, içimizi kemiren bir takım şeylerin inadına yoluna devam etmesi tarifsiz bir lütuftur aslında. Çünkü eğer günah işlerken ya da sonrasında içimiz yanmıyorsa, orada ciddî bir sorun var demektir. İşte o zaman “özür makamı” bizden uzaklaşır, biz bizden geçeriz. Ömrümüz geçici zevklerin peşinde koşmak ile heba olur ve hiçbir zaman gerçekten mutlu olamayız.

Yaşlanınca yapılması gerekenler listesi, bize yıllar yılı oldukça güzel empoze edilmiştir. Bu konuda sorunumuz yok çok şükür. Yalnız gençken yapmamız gerekenlerde bir problem var. Ninelerimizden dinlediğimiz ve hiç unutulmaması gereken öğütlere bakarsak, gençken beklemeliyiz, ölümün kontrolü elimizdeymiş gibi.

“Yavrum her şey gençlik zamanında güzel, benimki benden geçtikten sonra ne anlamı var yaşamanın değil mi ama? Bak şu halime, yaşımı başımı almışım, sen şimdi gez toz, başını örtmek de nesi, daha yaşın kaç? Ne namazı yavrum, yaşlanınca kılarsın, güzelce hacca gidersin tövbeni yaparsın, bitti gitti. Hem siz daha gençsiniz, Allah affeder.”

Gençliklerini babalarının dinî baskısından dolayı yaşayamadığını iddia eden bazı yaşlılarımız, dillerinden duâları düşürmeyerek bize çok güzel örnek oluyorlar, fakat gelgelelim; “Sen şimdi bak, sakın uygulama! Sadece benim gibi olunca böyle yapacaksın” tezatıyla. İyi de bilinen ama uygulanmayan şey bize ait olmaz ki. Namaz bir alışkanlık olmalıdır küçükken kazanılması gereken, ya da örtünme güzelliğin doruk noktasındayken anlamlıdır. Nur Sûresi 60. âyetinde söylenenin tam tersi sizin bize öğrettiğiniz.

Türkiye’deyken topluluk içinde kaynıyordum. “Boşver herkes böyle yaşıyor” dedim, geçip gittim üzerinden. Amerika’ya gelince her şey değişti. Bildiklerim anlamını yitirdi, çünkü benim değildiler. Kültürleri, dilleri ve yaşayışları bizlerden son derece farklı insanların içine gelip, Türkiye’deyken yaşadıklarımın özeleştirisini yapma fırsatı elde ettim. Geriye uzaktan bakmak görüş alanımı genişletti. Bir şimşek çaktı, ondan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. İçe dönük bir hayatın tohumları atıldı, tutunabileceğim tek bir oyalanma cümlem kalmadı. Yalnızlaştığım anlarda değiştiğimi fark ettim. Hayat kısaydı ve ölüm çok yakındı. Ben de inancımı en güzel şekilde yaşamaya karar verdim. Bana, “Amerika’ya mı yoksa Arabistan’a mı gittin anlayamadık?” diyen çevreme rağmen.

İşte böyle diyordu bu değişimi fark ettiğim bir insan, farklı zamanlarda farklı yerlerde karşılaştığım benzer yürekler, tek noktada birleşiyordu: “İyi ki gelmişiz buraya”.

Ayrıca Amerika’daki Türklerin bazıları Türkiye’de yaşıyor olsaydı muhtemelen Anadolu lisesine gönderecekleri çocuklarını, Amerika’da yaşadıklarından dolayı ‘İslamic School’a göndermeyi tercih ediyor. Aman ha! Çocuklar dinlerini unutmasınlar yabancıların içinde yozlaşmasınlar diye.

Sözün sonu: Öncelikler yer değiştirdi. Onlar hayatlarındaki önem sıralamasını inancı baz alarak yapıyorlar artık.

12.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.09.2006) - Doğru bildiğinin peşinde gidenler

  (28.08.2006) - Sohbetlerde kalite

  (21.08.2006) - Yukarı bakmak

  (14.08.2006) - İspatlamak

  (07.08.2006) - Bulutların üstünden

  (31.07.2006) - Geldiği gibi

  (24.07.2006) - Bebek ve dil

  (17.07.2006) - Gitmek mi, kalmak mı?

  (10.07.2006) - Kendini bir ‘şey’ sanmak

  (03.07.2006) - Ezan sesi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004