Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Vehbi HORASANLI

Radar icat oldu, mertlik bozuldu



Köroğlu, tüfek ile ilgili olarak şöyle demişti:

Düşman geldi tabur tabur dizildi,

Alnımıza kara yazı yazıldı.

Tüfek icat oldu mertlik bozuldu.

Eğri kılıç kında paslanmak gerek.

Gerçekten de orta çağda fizikî güç ön planda idi. Top ve tüfeğin icat edilmesi ile birlikte, sayısal güç fiziksel gücün önüne geçmeye başlamıştı. Öyle ki aşılması imkânsız olan surlar top gülleleri ile devriliyor, güçlü ordular tüfek atışları ile yere seriliyordu. Mohaç Savaşında birbirine zincirle bağlanmış Macar askerleri Osmanlının atış gücü karşısında ezilmiş, tarihte o güne kadar görülmemiş bir kıyım 2–3 saat içinde gerçekleştirilmişti.

Avrupalılar ve özellikle de Fransız Ordusu, Napolyon döneminde yivli topları geliştirdiler. Bu sayede daha uzun menzilli silâhlara sahip olmuşlardı. Ayrıca gelişmiş topları gemilere yükleyip dünyaya hükmetmeye başladılar. Artık savaşlarda topçular piyadeden daha önemli olmuşlardı.

I. Dünya Savaşında da savaş stratejileri çok değişmedi. Sıklet merkezi denilen cephenin en önemli noktasına kuvvetlerini yığabilen ordular savaşları kazanıyorlardı. Bu durum deniz savaşlarında da geçerliydi. İsabetli vurmak, kuvvetli ve sür'atli vurmak savaşın can alıcı noktasını meydana getiriyordu.

Ama II. Dünya Savaşında her şey değişti. Radar denilen bir cihaz sebebiyle bütün savaş stratejileri değişmek zorunda kalmıştı. Özellikle denizlerde düşmanın mevki tespit edilerek kısa zamanda yok edilmesi mümkün oluyordu.

Radar daha sonra güdümlü mermilere yerleştirilmeye başladı. Artık düşmanı görmeden sadece yerini tesbit ederek imha etmek mümkündü. Yakın zamanlardaki Falkland, Körfez ve Sırbistan Savaşları fiziksel veya sayısal gücün yerini elektronik gücün aldığını gösteriyordu.

Falkland Savaşında eğer Arjantin’in elinde 24 değil de meselâ 50 güdümlü mermi olsa İngiltere’nin yenilmesi işten bile değildi.

Körfez Savaşında Irak tankları tam bir demir tabut haline gelmişti. ABD’nin elindeki güdümlü mermiler hedeflerini kolayca buluyor, hiçbir risk almadan tankları kolayca imha ediyordu. Bu savaşta göze çarpan bir husus ABD’nin ciddî olarak savaşa girmeden önce Irak’ın radar ve elektronik tesislerini 15 gün boyunca vurması idi. Sonunda Iraklılar o çok güvendikleri tanklarını ve uçaklarını kullanma fırsatı bulamadan ülkelerini işgal kuvvetlerine teslim etmek zorunda kaldılar.

O yıllardaki başka bir savaşta Boşnak katili Sırplar, Kosova’daki Arnavutları öldürmeye başlamıştı ki NATO güçleri hiçbir kara gücü kullanmadan Sırbistan’ı vurmaya başladı. Binlerce kilometre uzaktan ateşlenen Tomahawk ve Cruise füzeleri, Sırp sanayi tesislerini, uçaktan atılan daha kısa menzilli güdümlü mermiler ise Sırp askerî hedeflerini vurmaya devam ediyordu. Sonunda Sırplar yenilgiyi kabul ettiler, hatta devlet başkanları olan Miloseviç’i kendi elleri ile teslim etmek zorunda kalmışlardı. Hiçbir piyade askeri kullanılmadan hatta asker kaybetmeden kazanılan savaş, aynı zamanda geleceğin savaşlarının da nasıl olabileceği konusunda büyük dersler veriyordu.

Ne olmuştu da savaş, güç dağılımı ile büyük orantısızlığına rağmen modern silâhlara sahip olan ülkelerin lehine gelişmeye başlamıştı.

İşte savaşların kaderini değiştiren cihazlardan biri olan radarı anlatabilirsek bu sorunun cevabını bulmak daha kolay bir hale gelecektir.

Radar ismi, Radio Dedection And Ranging kelimelerinin baş harfleri ile meydana gelmiştir. Kısaca uzaktaki cisimlerin yerini radyo dalgaları ile gönderip, geri dönen ekoları analiz eden sisteme verilen isim de denilebilir.

İlk basit radar sistemi İskoçyalı fizikçi Robert Alexander Watson tarafından keşfedilmişti. Fırtınaları takip ederek uçakları kötü hava şartlarından korumak amacı ile geliştirilen radar, günümüzde birçok savaş aracının en önemli unsuru haline gelmiştir. Farkında olmasak bile bu cihaz günlük hayatımızın birçok alanına girmiştir. Uçakların havada ve yerde takip edilmesinden hatta yumuşak bir iniş yapmasına kadar her yerde radar kullanılmaktadır. Trafik polisleri karayollarında hızlı ilerleyen araçların kontrolünü de bu cihazla yapıyorlar. NASA dünyanın ve diğer gezegenlerin haritalarını çıkarmak için yine radarı kullanmaktadır.

Uzayda ilerleyen göktaşları ve uydular da radarlar ile takip edilmektedir. Denizlerde de geminin en önemli cihazlarından biri radardır. Seyrü sefer emniyeti ve yanaşma manevralarında bu cihaz sayesinde bütün işlemler kolaylıkla yapılmaktadır.

Yine konumuza yani radarın savaşlarda kullanılarak yepyeni bir strateji geliştirmesine devam edelim.

Buharlı Makineyi icat eden James Watt’ın torunu olan Watson 1917’de İngiliz Meteoroloji ofisinde çalışırken, fırtınaların yerini belirleyen araçlar geliştirmişti. Şimşek çaktığında havayı iyonlaştırarak ortaya çıkan radyo sinyallerini takip etmeyi başaran Watson, pilotları yaklaşan fırtınalardan haberdar ediyordu.

1933 yılında İngiliz Hükümeti hava savunmasını gelişmiş teknolojilerle donatmak üzere bir komite oluşturmuştu. Bu komitede yer alan Watson’u daha sonra 1935 yılında İngiliz Ulusal Fizik Laboratuvarına radyo araştırmalarından sorumlu müdür olarak atadılar.

İlk denemelerde radyo sinyallerini takip etmede başarılı olan Watson, daha sonra bunu daha uzun mesafelerde de yapabileceğini ispat etti.

12 Şubat 1935’te Havacılık Bakanlığına Radyo dalgaları ile uçakların tesbiti ve mevkiinin belirlenmesi ile ilgili bir teklif veren Watson’un teklifi kabul edildi. BBC’nin yayın anteninden 10 km uzaktaki bir mevkiden iki alıcı anten yerleştirildi ve istasyondan yayılan sinyaller filtre edilmeye başlandı. Gizlice uçurulan bir bombardıman uçağı, gayet net sinyaller vermişti.

Edinilen bilgiler çok gizli tutuldu. Nisan ayında Watson radarın patentini alarak araştırmalarda bulunmak üzere 1941 yılında ABD’ye gitti. Radar geliştirildi ve belki de II. Dünya Savaşının en önemli keşfi oldu. Bu olay İngilizlerin savaşı kaybetmek üzere iken yeniden kazanmalarına sebep olmuştu. Zira Almanlar hiçbir karşılık görmeden Londra ve diğer şehirleri ağır bombardımana tabi tutuyorlardı. Avcı uçakları bombardıman uçaklarına karşı etkili olamıyordu. 20 sortide sadece 3 kez düşmanı yakalayabilen avcı uçakları çoğu zaman hedeflerini vuramıyorlardı.

Uçaksavar toplarının erişemeyeceği yükseklikten bombalarını bırakan uçaklara karşı önceleri havada devriye görevi tutulmaya başlanmıştı. Fakat avcı uçakları irtifa kazanana kadar bombardıman uçakları üslerine geri dönebiliyorlardı.

Radar sayesinde bombardıman uçaklarının mevkileri tesbit edildi ve bu uçaklara karşı ağır darbeler vurulmaya başlandı.

Denizde de Alman denizaltıları önce radar ile su yüzeyinde iken tespit edilerek imha edilmeye başladı. Fakat denizaltılar adı üzerinde hemen dalabiliyorlardı. Buna karşılık radara benzeyen fakat radyo sinyalinin yerine ses sinyalleri gönderilerek çalışan sonar sayesinde derinde iken de tespit edilen denizaltılar teker teker yok edilmeye başladılar. Radardaki birçok prensip sonar için de geçerli idi.

Almanların jet uçakları, füzeler, tank ve denizaltı teknolojisine rağmen radar daha etkili bir keşif olmuştu. Düşman daha menzile girmeden tesbit ediliyor, gerekli koordinasyon kurularak menzile girer girmez imha ediliyordu.

Özellikle radarın geliştirilmesi sayesinde Almanlar ve Japonlar yenilgiye uğratıldı. Savaştaki katkılarından dolayı Watson’a 1942 yılında şövalye ünvanı verilerek şereflendirilen Watson, hayatının kalan bölümünü Kanada ve ABD’de geçirdi. Burada “Zafere Üç Basamak” adlı kitabını yayımladı ve ülkesine geri dönerek 1973 yılında öldü.

Radarın keşfinden sonra silâh endüstrisindeki gelişmeler durmadı. Radarı küçülterek mermilerin üzerine yerleştirdiler. Hatta Amerikalılar VT tapa icat ederek top mermisinin ucuna bile yerleştirdiler.

Bu tapa içinden yayılan radyo sinyalleri 75 ft. yaklaşık 25 m mesafedeki uçaklara çarptığı anda tapayı harekete geçirmekte ve mermi kendiliğinden patlamaktadır. Bu gün bile kullanılan VT tapalara karşı en etkili savunmayı Vietnamlılar geliştirmişler VT tapalı mermiler daha namludan çıkar çıkmaz yayılan bir radyo frekansı ile patlatılmaya başlanmıştır.

Vietnamlılardan alınacak en önemli derslerden bir tanesi teknolojinin geliştirildiği takdirde en güçlü silâhları dahi alt edebileceğini bize göstermesidir.

Günümüzde ise radar tapa olarak değil de hedef bulmaya yarayan bir sensor olarak kullanılmaktadır. Güdümlü mermilerin çoğunda radar bulunmaktadır. Gerçi ısıya hassas sensorlar (infrared teknolojisi) radara rakip olarak gösterilse de henüz radarın yerini almak için çok erken bir dönemdedirler.

Savaş endüstrisi son yıllarda en büyük keşfini radara yakalanmayan savaş araçları ile göstermişlerdir. Uçak ve gemileri son keşfettikleri bir cins kaplama ile radarların yakalayamayacağı bir şekilde dizayn etmek günümüzün en önemli teknoloji savaşını doğurmuştur. Bu konuda en etkili savaş aracını dizayn eden taraf üstünlüğü ele geçirecektir.

Bu son tesbit bize radarın hâlâ ne kadar önemli bir cihaz olduğunu göstermektedir. Onu alt etmeden günümüz savaş endüstrisine galip gelmek mümkün değildir.

Milletimiz yıllar önce büyük keşifler yapmışlar “İlim Çin’de bile olsa alın” hadisine uygun olarak birçok teknolojik gelişmeye önayak olmuşlardır. Özellikle pozitif ilimler (matematik, fizik gibi) alanında Müslümanların yetiştirdiği o kadar çok insan vardır ki eğer onlar olmasa idi bugün bırakınız radarı toplama çıkarmayı bile yapamazdık. Romalıların kullandıkları Romen rakamları ile bir çıkarma işlemi yapın bakın ne kadar zor olduğunu göreceksiniz.

Köroğlu gibi tüfek icat oldu mertlik bozuldu diyerek enseyi karartmak yerine yeni keşfedilen bilgileri öğrenip geliştirmek daha önemlidir.

Bu yazımızda içimizdeki İbni Sina’ları Watson’ları harekete geçirebildikse ne mutlu bize. Unutmayalım “İlim Müslüman’ın yitik malıdır.”

12.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.09.2006) - Sessiz tehlike: Buzdağları

  (19.08.2006) - Kur’ân’ı dinlemek

  (04.08.2006) - En güzel eleştiri

  (21.07.2006) - Her Yahudi Siyonist midir?

  (14.07.2006) - Peygamber ocağı

  (10.07.2006) - ‘Vira Bismillah’ ne demektir?

  (27.06.2006) - Allah bize yeter

  (24.06.2006) - Almanya I. Dünya Savaşında niçin yenildi?

  (06.06.2006) - Göller ülkesi Finlandiya

  (24.05.2006) - I. ve II. Meşrûtiyetin getirdiği yenilikler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004