Hayme Ana Şenliklerini düzenleyen milletvekili, “Başbakan alana hâkim olduğumu görünce çok keyiflendi” dedikten sonra ekledi, “Söğüt’ü bilemem ama…”
AKP yönetimi Söğüt şenliklerinde bir gerginlik bekliyordu.
Beklenen oldu.
Başbakanın yeğeni ve yakın koruması Ali Erdoğan’ın yüzüne muşta geldi, bir koruma kolundan yaralandı. Başbakan ve bakanların yer aldığı protokol tribünün hemen önünde olan bu olay, tören dışında da AKP otobüsünün taşlanmasıyla sürdü.
Dilerim bu gerginlik Söğüt’de kalır, başka yerlere sıçramaz.
Başbakan Erdoğan’ın , “Şahsıma olan tüm hakaretleri duymadım ve hakkımı helâl ediyorum” şeklindeki yatıştırıcı tavrı, iki parti arasına siyasî kan dâvâsının girmesini ve gerginliğin başka yerlere de sıçramasını önlemek için söylenmiş, sorumlu bir söz.
Ancak başbakan bir süredir hep böyle kendinden beklenen sorumlulukla konuşmuyor.
Özellikle son zamanlar, freni boşalmış kamyon gibi, vatandaşla girdiği her diyalogdan kırıp dökerek çıkıyor.
Başbakan bir süredir, sadece gaf yapmıyor, siyaseten harakiri yapıyor.
Özellikle şehit aileleriyle girdiği talihsiz polemik, MHP’ye yarıyor. Öyle ki parti Başbakan’ın sayesinde “yattığı yerden” barajı aşacak. MHP’ye Bahçeli’den çok daha büyük katkıyı Erdoğan sağlıyor.
Bahçeli’nin tüm gayretlerine rağmen ne yazık ki MHP bu. Hırçın, kızgın, kavgacı….
“Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.
Canı, cananı, bütün varımı alsa da Hüda,
Etmese beni tek vatanımdan cüda” derken gözleri yaşaran bir adam…
Çanakkale şiirinden,
“Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın” mısralarını okurken, tüyleri diken diken olan bir insan kalkıp, “Başka şehitler istemiyoruz,”diye bağıran bir şehit ailesine, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” der mi?
“Hitabet ustası” Erdoğan gibi, milyonlarca insanı peşine takıp sürüklemiş bir lider böyle bir lâfı eder mi? Ediyor işte. Kendine çok güvenmenin verdiği bir psikoloji bu.
Danışmanları bir süre Başbakanı konuşturmamalı.
Her gittiği yerde bir vatandaşı fırçalayan, her konuştuğunda bir çam deviren lider konumuna doğru hızla sürükleniyor Erdoğan.
Siyasetin o acımasız kuralı işliyor ve Erdoğan’ın rakibi Erdoğan oluyor.
Başbakan kendi diliyle kendine muhalif bir cephe oluşturuyor.
Belki yakın çevresi bunları söylemez.
Ancak bilsin ki siyasetin şekillendiği kahvehanelerden, berber salonlarında, akşam oturmalarında, sohbetlere, sosyal faaliyetlere kadar her yerde bu sözleri konuşuluyor.
Başbakan ciddî olarak karizmayı çizdiriyor.
Şeyh Edebali’nin manevî ikliminden olsa gerek, Söğüt şenliklerinde öfke değil, bağışlayıcılık hâkimdi Başbakana
Şeyh Edebali’de Osman Gazi’ye,
“Ey oğul, artık Bey’sin!
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana” dememiş miydi?
Başka bir şey daha demişti Ertuğrul Gazi:
“Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın! Ama; bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.”
Bunlar çağları aşıp gelen öğütler.
Tabiî bir Hazret-i Ali’nin öğütleri var, devlet adamlarına.
“Hiddetine, gazabına (öfkene), eline ve diline hakim ol.”
12.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|