Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Vehbi HORASANLI

‘Vira Bismillah’ ne demektir?



Bazı arkadaşlarım “Vira Bismillah” başlığı ile ilgili olarak, denizcilik ile ilgili bir şey olduğunu bildiklerini fakat ne anlama geldiğini yazmamı istediler. Başka okuyucuların da merak edebileceğini düşünerek bazı denizcilik terimlerini anlatmaya çalışayım.

Vira kelimesi büyük bir ihtimalle Latince bir kelime olup “almak, çekmek” anlamına gelir. Bütün denizciler Alman olsun, Rus olsun vira denildiği zaman ne anlama geldiğini bilirler. Hatta birçok ülkede bu kelimenin kendi lisanlarında karşılığı yoktur. Örneğin Ruslar bizdeki gibi almaya “vira” bırakmaya da “mayna” derler.

Denizcilikte yüzlerce kelime Latinceden alınmıştır. Bazı ülkelerin lisanlarından da kelime alınmıştır fakat Ceneviz ve Venediklilerin kullandıkları lisan olan “Latince” en fazla katkı yapan lisan olmuştur.

Müslümanlar daha Dört Halife döneminde denizlere açılmışlar, Sardunya, Sicilya ve Kıbrıs gibi Akdeniz’in en büyük adalarını feth etmişlerdi. Keza Türkler de Anadolu’ya geldikten hemen sonra denizlere açılmışlar, Emir Çaka Bey tarafından büyük bir deniz devleti kurmuşlardı. Fakat ne yazık ki Anadolu Selçuklu Hükümdarı Kılıç Arslan ile savaşan bu devlet yenilince Türkler denizcilikte bir müddet duraksama yaşamış Barbaros Kardeşler döneminde ise yeniden dünyanın en önemli deniz gücüne sahip millet haline gelmişlerdir.

Denizciliğe Türklerin katkısı oldukça fazladır fakat bu konuda yeterince bir çalışma yapılmamıştır. Gerekli çalışmaların yapılacağını ümit ederek konumuza dönelim.

Türklerin en önemli hususiyeti İslâma olan bağlılıklarıdır. Hiçbir millet İslâm uğruna bu kadar çok şehit ve gazi vermemiştir. Kur’ân’da bu husus Rabbimiz tarafından “Ben öyle bir millet göndereceğim ki onlar kâfirlere karşı izzetli ve Müslümanlara karşı da alçak gönüllüdür, onlar Allah’ı sever Allah da onları sever” buyurmaktadır. Tarihte Türklerden başka bu övgü ve senaya masadak olmuş bir millet görülmemiştir.

Şehit ve gazilerin mühim bir kısmı da denizcilerdir. Araplardan sonra özellikle Türk denizcileri Akdeniz’i adeta bir Türk Gölü’ne çevirerek, insanların serbest bir şekilde ticaret yapmasına ve inançlarını özgür bir biçimde yaşamalarına imkân tanımışlardır. Hâlbuki daha önceki dönemlerde özellikle Hıristiyan korsanlar bütün sahil şeridinde yaşayan topluluklara zarar veriyorlardı.

Türkler, Arap ve Latin denizcilerin tecrübelerinden istifade etmişler denizcilikte bu milletlerden aldıkları kelimeleri de kullanmışlardır. Fakat bu kelimeleri kullanırken bir nevi Müslümanlaştırmışlar, her hayrın başı olan besmeleyi ihmal etmemişlerdir. Örneğin demir alırken sadece “vira” ve demir atarken “funda” dememişler, “vira bismillah ve funda bismillah” emirlerini kullanmışlardır. Hatta deniz askerleri bugün bile atış yaparken sadece “salvo” emrini kullanmaz “bismillah salvo” emrini kullanırlar.

Bahriyede görev yaparken ençok sevdiğim şey; gemi komutanının “bismillah salvo” diyerek atış emrini vermesidir. Belki de bu nedenle çok başarılı atışlar icra ettik. Defalarca birinci olup ödüller kazandık.

Sivil hayatta da aynı tabirler yine karşımıza çıktı. Demir alırken “vira bismillah” atarken “funda bismillah” emirleri kullanılıyordu. Hiçbir güç Türklerin geçmişleri ile ilgili olan bu derin bağlılıklarını koparmaya yetmemişti. Ezan değiştirilmeye çalışılmış, minarelerden tangır tungur gürültü çıkarılmışken denizcilerin besmelesini değiştirememişlerdi. Askerler yine ‘Allah Allah’ diyor, denizciler besmelesiz işe başlamıyorlardı.

Bu memnuniyet verici hadiseyi yazılarımın başlığı için kullanmayı uygun gördüm. Kâzım Bey’e önerdiğim birkaç başlıktan “Vira Bismillah” başlığı uygun görüldü. Ben de seve seve bu başlığı kullanmaya devam ettim.

Cenabı Allah, bütün güzel ve hayırlı işlerimizde besmele ile başlamayı nasip etsin, amin.

10.07.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.06.2006) - Allah bize yeter

  (24.06.2006) - Almanya I. Dünya Savaşında niçin yenildi?

  (06.06.2006) - Göller ülkesi Finlandiya

  (24.05.2006) - I. ve II. Meşrûtiyetin getirdiği yenilikler

  (23.05.2006) - Şeytanın bilemediği şey

  (21.05.2006) - Güzel görebilmek

  (20.05.2006) - Gerçek galipler

  (16.05.2006) - Vikinglerin ülkesi

  (14.05.2006) - İnsanın en tesirli öğretmeni

  (13.05.2006) - Mandela’nın ülkesi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004