Mevsim itibariyle artık yazın ortasındayız. Bazı mevsimler bazı yıllarda uzasa da süreklilik arz etmiyor. Çark dönmeye devam ediyor. İnsan, her yıl mevsimleri yaşadığı gibi hayatı da dört mevsimlik bir sene gibi yaşamaktadır. Mevsimlerle birlikte hayatın baharı gençlik de yolculuğuna devam ediyor.
Eğer fotoğrafa meraklı iseniz, daha çok hangi mevsimin fotoğrafını saklamak isterdiniz? Aslında mevsimlerin, bazılarında bir kısım sıkıntılar olmakla birlikte, her birisinin ayrı bir güzelliği vardır. Her mevsim özlenir, her mevsime hasret duyulur. Gerçekte saklanacak ve kaydedilecek olan mevsimden ziyade mevsimi yaşayan, yani kendi mevsimimiz önemlidir.
Zaman zaman tartışılır: Vefat etmiş önemli şahsiyetleri hatırlarken ya da tanıtırken, basında yayında hangi resimleri kullanmak gerekir? Gençlik resimleri mi, yoksa yaşlılık resimleri mi; maksada hangisi daha çok hizmet eder? Sûretperestliğin önemli olduğu asrımızda ciddî bir ayrıntı. Aslında belki de en doğrusu, kişinin yaptığı ve tanınmasına sebep olduğu iş ve hizmetinin yaşına göre bir resimdir. Çünkü insanların hafızasında öyle yer tutmuştur. Yaptığı işler genellikle o yaşa göre harikadır ve zamana göre bir ehemmiyet kazanır.
Malûmunuz, biz fotoğrafa meraklı olsak da olmasak da Âlemlerin Rabbi meleklere her hareketimizi kayda aldırıyor; sürekli olarak en ince detayına kadar fotoğraf ve film çekiliyor. Burada nasıl en çok gençlik fotoğraflarını seyretmekten hoşlanılıyorsa, öbür dünyada da mutlaka, gençlik manzaraları daha çok rağbet görecek. Hatta daha da ilerisi ve en güzeli seyredenler de genç olacak. Çünkü Cenâb-ı Hak, cennete girecek olan ehl-i imanı genç olarak ve en ideal ve en güzel yaşta yaratacak. Önemli olan, tüm akıl sahiplerinin ideali ve hayali olan bu ebedî gençliği kazanacak ve lâyık olacak bir dünya hayatı yaşamaktır.
Öbür dünyada gençlik manzaraları en çok rağbet göreceğine ve iyi manzaralar, sâlih ve ihlâslı ameller, ibadet ve hakka hizmet diğerlerinden ayrılacağına göre, gençlik çağını iyi değerlendirmek ve “Kiramen Kâtibin” meleklerine iyi manzaralar sunmak gerekiyor. Belki de, insanların meşhurları, kendilerini şöhret yapan başarısını o yaş ile hatırlamasında mühim bir sır vardır. Öbür dünyada, hesap gününde genç ve kâmil bir yaşta hatırlanmak istiyorsak gençliği iyi değerlendirmek zorundayız. İnsanlar ve meleklerin hafızalarında farzları işleyen, Sünnet-i Seniyyeyi yaşayan ve haramlardan sakınan bir genç olarak daha çok yer tutmalıyız ki, bize şahitlik edecekler çok olsun.
Hatırlanacağı üzere Peygamberimiz (a.s.m.) “cennete gidip gidemeyeceğini” soran yaşlı bir kadına, “Yaşlılar cennete gidemez” diyerek yaptığı lâtife meşhurdur. Daha sonra da tebessüm ederek yaşlı kadının ve de tüm mü’minlerin yüreğine su serpen “İnsanlar yaşlı olarak değil, genç olarak cennete girecek” müjdesini vermişti.
Belâgatın zirvesinde olan Allah Resûlünün her bir ifadesinde ve her bir lâtifesinde bir çok hikmetlerin olduğu malûm. Bir çok hadis-i şerifte de ifade ettiği gibi gençlikte işlenen amellerin ne kadar parlak, ne kadar yüksek ve ne kadar kazançlı olduğuna burada da işaret vardır zannedersem.
Elbette karanlık kabir âleminde, uzun berzah yolculuğunda genç olarak işlenen ameller, ifa edilen hizmetler mum ışığına nisbetle güneş, yaşlılığa nisbeten de gençlik gibi olacaktır. Ayrıca unutmamak gerekir ki, nasıl ki dünya hayatında, gençlikte elde edilen ilim ve san’at gibi değerler, ileriki yaşlarda kaybolmayıp bir binanın temeli gibi koca ömrü meyvedar yapıyorsa, hakkıyla değerlendirilen bir gençlik ileriki yaşlardaki ibadetleri de daha parlak ve verimli hale getirecektir.
Gerçekte İslâmî hayat, dünya hayatını da bir cennete çevirir, İslâma aykırı olan bir yaşantı ise kişiyi dünyada dahi cehenneme sokar. Çünkü iyi değerlendirilemeyen bir hayat özellikle gençlik, bin bir türlü sıkıntı ve azaba maruzdur. İbadet ile ziynetlendirilmeyen ve günahlardan kaçınmakla muhafaza edilmeyen gençlik nimeti kısa sürede elden kaçar gider, geriye günahları, ıztırapları ve hastalıkları bırakır. Aslında bu hakikati büyük ölçekte de görmek mümkün. Ahlâk ve iffeti bir yana bırakarak, gençliği eğlence, sefahat ve sarhoşluğa teşvik eden Batı artık yaşlanıyor. Genç nüfus yok oluyor. Gençlik nimeti bir bütün olarak da yok oluyor. Gençliği suiistimal ederek aile müessesesini dejenere eden Batı, artık birbirine güvenecek eş; çocuk yetiştirecek anne-baba bulmakta zorlanıyor.
08.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|