Zaman sel dolaplarını hızla çalıştırırken, dünya hayatının fâniliğini hatırlatan uyarıcılar giderek artıyor. Özellikle kabir tarafına nüzülün başladığı 40 yaşından sonra...
Bu uyarıcıların büyük kısmı enfüsî âlemde maddî ve manevî işaretler olarak beliriyor.
Saç ve sakaldaki beyazların çoğalmasından, ölümün keşif kolları olarak vücutta yerleşme sinyalleri veren hastalık ve ârızalara...
His ve ruh âleminde dünya hayatının fâniliğinin her geçen gün daha iyi fark edilip insanın kendisini bu gerçeğe hazırlama ihtiyacını daha çok duyar hale gelmesine kadar.
“Vakitli” veya “vakitsiz” vefatlarla yakın çevrenin sür’atle boşalması da bu halet-i ruhiyeyi güçlendiren en önemli etkenlerden biri.
Bu çerçevede, uzun yıllar yaşanılan mekânların şu veya bu sebeple terk edilerek başka diyarlara göçülmesi yahut sair aile efradıyla unutulmaz hatıraların yaşandığı eski evlerin zamana yenik düşüp yıkılması da tesirli uyarıcılar faslında yer alıyor.
Birinci Dünya Savaşında talebeleriyle birlikte vatan müdafaası için çarpışırken esir düşen Bediüzzaman’ın esaret dönüşü gittiği Van’da, medresesi başta olmak üzere bütün Müslüman hanelerinin Ermeni çeteler tarafından yakılıp yıkıldığını görünce hissettiklerini anlattığı On Üçüncü Rica, bu açıdan son derece düşündürücü ve etkileyici bir bahis.
Orada şöyle bir hadis-i şerif aktarılıyor:
“Her sabah bir melâike çağırıyor; ‘Ölmek için tevellüd edip dünyaya gelirsiniz; harap olmak için binalar yapıyorsunuz’ diyor.”
Ve bu hadis, tam da anlatmak istediğimiz mânâları çok veciz bir şekilde ifade ediyor.
Bunları yazmamızın sebebi, babamızı rahmet-i Rahman’a tevdî etmemizin üzerinden iki seneye yakın bir zaman geçmişken, şimdi de, 47 yıl önce dünyaya gelip çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızı yaşadığımız evimizin bir istimlâk sonrası tarihe karışmış olması.
1940’ların başında dedemiz tarafından satın alınan ahşap-kerpiç evde ve bahçesinde bütün aile efradıyla beraber mütevazi, kanaatkâr ve bereketli bir hayatı paylaşmıştık.
Ramazan akşamları pencereden gözüken hisardaki iftar topunun kıvılcımını ve patlamasını heyecanla bekleyip, o ânı yaşadıktan sonra sofraya oturmamız, o hayatın unutulmaz güzelliklerinden yalnızca biriydi.
Şimdi o evin yerinde bir enkaz var. Erik, armut, asma ağaçları ve çiçeklerle şenlenen bahçesinin de yarısı benzer durumda.
Yakın zamanda enkaz temizlenecek ve belediyenin yeni imar planları çerçevesinde oralara yeni yollar ve binalar yapılacak.
Hep denir ya: “Hayat devam ediyor.”
İnsanlar doğacak, yaşayacak, ölecek, ardından gelen yeni nesiller de aynı kaderi paylaşacak. Binalar yapılacak, eskiyecek, yıkılacak ve yerlerine yenileri inşa edilecek.
Tâ fâni dünya hayatına nokta konulup, âhiret âleminde yeni ve sonsuz bir hayat boyutunda tekrar diriltileceğimiz âna kadar.
Bu süreçte önemli olan, fâni yüzüyle bir rüya niteliğindeki dünya hayatını, ömür dakikalarını ebedîleştirme şuuruyla yaşamak.
09.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|