Kur’ân’ın sönmez ve söndürülemez bir manevî güneş olduğunu bütün dünyaya ispat etme idealine vakfettiği hayatında, hiçbir dünyevî ve maddî kıstasla ölçülemeyecek hizmetlere imza atan ve arkasında ölümsüz eseri Risale-i Nur’la nur neslini bırakan Bediüzzaman Said Nursî, kendisini yok etmek veya tesirsiz hale getirmek için uğraşanları “Vefatım hayatımdan daha çok hizmet edecek” diyerek uyarmıştı.
Nitekim öyle oldu. Vefatının üzerinden 46 yılı aşkın bir zamanın geçtiği şu gün itibarıyla, eserleri Türkiye’de milyonlarca insanın gönlünü fethettiği gibi, pek çok lisana çevrilerek dünyanın dört bir köşesine ulaşmış durumda.
Birtakım maşaları kullanarak İslâmı terörle veya fanatik, bağnaz, ırkçı, despot zihniyetlerle özdeş gösterme tuzaklarını boşa çıkarıp, müsbet ve yapıcı metodlarla manevî fütuhatına devam eden bu nurlu hareket, dinsizlik ve ahlâksızlığa karşı Müslümanlarla Hıristiyanları aynı safta buluşturacak iklim ve zemini de hazırlamakta.
Bunu istemeyen ve bütün güçleriyle engellemeye çalışan ifsad şebekelerinin, kullanabildikleri herşeyi ve herşeyi devreye sokarak Said Nursî ile uğraşmalarının asıl sebebi bu.
Lâtif Salihoğlu’nun son aylardaki yazılarında bunların en taze örneklerini gördük.
Bu saldırılarda “dindar” görünenler de kullanılıyor, dinle hiç ilgisi olmayanlar da.
Meselâ tencere ticaretiyle çıktığı yolda Kemalizm ticaretine rampalayan mâhut güruh, vaktiyle Yeni Asya’nın hasbî ve samimî desteğini de alarak kurduğu televizyondan ve de paralel şekilde gazetesinden Said Nursî’ye iftiralar yağdırdı ve bunlara verilen müskit cevapların altından kalkamayınca da çareyi tazminat dâvâsı açmakta buldu.
Bir başkası, vakti zamanında Yeni Asya’nın panellerine konuşmacı olarak katılan, ama bilâhare Y. N. Öztürk’ün yardımcısı olup profesörlüğe yükseldikten sonra Said Nursî’ye sataşmaya başlayan ilâhiyatçı.
Diğer cenahtan örneklere gelince:
Bunlardan biri, Soros’un vakfınca yönlendirilen bir kuruluşun yaptığı araştırmada Said Nursî’nin “İslâm Kalvin’i,” Nurcuların da “İslâmî Kalvinistler” olarak nitelenmesi.
Bir diğeri ve en yenisi, içeriğindeki “Said Nursî’nin naaşı denize atıldı” iddiasıyla gündeme getirilen ve böylece hem özellikle Nurcular tarafından merak edilip satın alınması ve “best seller” olup yayıncısına çokça para kazandırması; hem de içerdiği diğer iddialarla başka bazı noktalardan da kafaların karıştırılması hedeflenen yeni bir kitap.
Kitabın “kabir nakli” bahsiyle gündeme taşınmasında ise hem Nurculara yönelik yeni bir tahrik kastının, hem de gündemin irtica bağlamında cumhurbaşkanlığı seçimine yönlendirilip ülkenin tekrar 28 Şubat iklimine sokulmak istendiği bir ortamda buna ilişkin amaçların yattığı, böylece bir taşla birden fazla kuş vurulmak istendiği seziliyor.
Görünen o ki, kıyamete kadar mücadele sürecek. Fitneler, tuzaklar, saldırılar bitmeyecek. Ama kervan da yoluna devam edecek.
23.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|