Kur’ân bir âyetinde, “Mallarınız ve evlâtlarınız sizin için ancak bir imtihandır”1 buyurur.
Diyebiliriz ki sahip olduğumuz her şey bir imtihan vesilesidir.
Ancak her şeyin kendine göre sorumlulukları, yükümlülükleri vardır. Hakkını vermek, şükrünü ifa etmekle yükümlüyüz.
Nimet yükümlülüğü yerine getirilince fanilikten kurtarılıp bakîleştirilmiş olur. Bu da onları Cenâb-ı Hakkın istediği şekilde kullanmakla olur.
Diyelim ki bir sürü malımız, maddî imkânlarımız var. Zekâtını verebiliyor, gerekli hayırları yapabiliyorsak malın hakkını vermiş oluruz.
Böyle davranmak hayırlı insan olmak demektir. Bir hadis-i şerifte, “Allah bir kul hakkında hayır murad ederse, ona insanların ihtiyaçlarını gördürür” buyurulmuştur.
Bazan insan ruhen, kalben ihtiyaç içinde olur; morale, kuvve-i maneviyeye ihtiyaç duyar. Bazan da maddî imkânlara. Manen moral vermekle, maddeten de o kardeşimizin ihtiyacına koşmakla görevimizi yapmış oluruz. Hayır yolunda kullanılamayan malın ne kıymeti olabilir ki?
Sa’di “Akıllı insanlar mallarını, paralarını öbür âleme götürürler” der.
İnsan ölünce her şeyini bırakıp gittiğine, dünya malı dünyada kaldığına göre Sa’di bununla neyi kastetmektedir dersiniz?
Sözünün açıklamasını da yine kendi yapıyor Sadi. Diyor ki: “Onlar mal ve mülklerini iyilik ve yardım yapıp dünya malı olmaktan, fanî olup gitmekten çıkarırlar.”
Cimriler ise bu şansı kaçırmaktadırlar. Sadi, cimrilerin de bu duygudan mahrum kaldıklarını belirtir. “Onlar mal ve paralarının hasretini çekip burada bırakıp giderler” der.
Allah Resûlü de (a.s.m.), “Ey Âdemoğlu, yediğin, içtiğin, giydiğin, bir de ahirete önceden gönderdiklerin dışında hangi malın var?” buyurmuyor mu?
Hz. Ömer, Sa’di’nin akıllı dediği bu insanları sever ve onlara duâ eder: “Allah’ım! Sen fazla malı içimizdeki hayırlılara ver. Çünkü onlar en çok muhtaç olanlara yardım ederler.”
Gerçekten bunlar akıllı insanlardır. Fanî olanı bakiye tebdil etmekte, ellerinden çıkıp giden mal ve paralarını hayırla ebedîleştirmektedirler. Mesnevî-i Nuriye’de denilir ki: “Senin iktidarın kısa, bekan az, hayatın mahdut, ömrünün günleri madud ve her şeyin fanîdir. Öyleyse şu kısa, fanî ömrünü fanî şeylere sarf etme ki, fanî olmasın. Baki şeylere sarf et ki, baki kalsın.”
Ömür de, mal da Baki yoluna sarf edilirse bakîleşir.
Dipnotlar:
1. Teğabün Suresi: 15.
23.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|