İnsanlar mükemmel bir şekilde yaratılıp bu dünyaya gönderilmişlerdir. Ancak yaratılışlarına uygun bir şekilde yaşadıkları zaman gerçek mahiyetlerini ortaya koyabilmektedirler. Aksi takdirde Hâlık-ı Kerim tarafından belirtildiği gibi, “Zalim ve Cahil” birer mahlûk durumuna düşmektedirler.
Hayvanlar da, insanlar gibi olmasa da, birer san'at harikasıdır. Ancak hayvanlar, insanlar gibi en yüksek mertebeden, en alçak mertebeye kadar inebilecek veya yükselebilecek bir şekilde yaratılmamışlardır. Nasıl yaratılmışlarsa hayatlarını o şekilde devam ettirir, Rabbimizin onlara verdiği rollerini eksiksiz yapıp hayatlarını o şekilde devam ettirirler. Onlarda, olduğundan daha mükemmele çıkma olmadığı gibi, daha alçak zeminlere düşme de görülmemektedir.
İnsanların hayvanlardan farklı en önemli özellikleri, imtihana tabi tutulmalarıdır. İnsanlara “Emanet-i Kübrâ” diye ifade edilen yer yüzü halifeliği verilmiştir. Bu mânâya uygun hareket ettikleri zaman meleklerden de üstün bir makama çıkarlar. Aksi takdirde hayvanlar gibi bile olamaz, onlardan çok daha alçak seviyelere düşmek zorunda kalırlar.
Hayatımız boyunca yaptığımız bir yanlışı ifade etmek ve hayvanlardan özür dileme mahiyetinde bazı gerçekleri hatırlamak babından bir şeyler ifade etmek için bunları söylüyorum. Kültürümüze yerleşmiş yanlış bir geleneği nazarlarınıza sunmak istedim. Bildiğiniz gibi toplumumuzda insanların birbirine “hayvan” demesi veya kızdığı bir insanı kendi halinde görevini yapan masum bir hayvana benzeterek ona hakaret etmesi neredeyse bir gelenek haline gelmiştir.
Bizler farkına varmadan masum hayvanlara hakaret mânâsına gelebilecek çok sözler sarf etmekteyiz. Bu durumda, biz insanların bir çok cihetle hayvanların hukukuna tecavüz etmiş olabileceğimizi hiç düşünmeyiz. Oysa Rabbimiz, adalet-i mutlakası gereğince, bu dünyada yaptığımız iyilik olsun, kötülük olsun her şeyin hesabını bizden soracaktır.
Düşündüm ki, kul hakkında zorlanacağımız gibi hayvan hakkı konusunda veremeyeceğimiz hesabımız olabilecektir. Hayvanlara eziyet etmekten sorumlu olduğumuzu, Hadis-i Şerifler başta olmak üzere bir çok dinî kaynaktan öğrenmişizdir. Onlara merhametli davranmamız gereği her zaman zikredilmiştir. Bunu düşünmeden hayvanlara eziyet eden, onlara güçlerini aşan yükler yükletenler mutlaka bunun hesabını vereceklerdir.
Hayvanların hukukuna tecavüz anlamına gelecek başka bir durum vardır ki, çoğumuz bu inceliğin farkında olmamaktayız. Bilhassa insanlık mahiyeti dışında hareket eden ve toplumda her türlü kötülüğü irtikap edip, başta hemcinsleri olan insanlara ve diğer bütün mahlûkata zararlı bir duruma gelen insanları hayvanlara benzetmemizin hayvan hukukuna tecavüz olduğunu pek düşünmemekteyiz.
Aslında masum olan ve yaratılış icabı kendilerine verilen görevlerini eksiksiz yapıp, çevreye zarar vermeyen, aksine çok faydalı görevler deruhte eden hayvanlar, zararlı birer unsur durumuna gelen insanlarla mukayese bile edilmez. Yaratılış kanunlarına uymayan insanlar, hayvanların bulunduğu duruma değil, hayvanlardan da aşağı seviyelere düşmüşlerdir. Ben bu mânâyı düşündükten sonra, bozulmuş, tefessüh etmiş insanları hayvanlara benzetmenin hiç doğru olmadığını ve bunun hayvanlara hakaret mânâsına geldiğini anladım.
Bu duruma göre, birer san'at harikası olan ve biz insanlara hizmet için Rabbimizin görevlendirdiği hayvanlara özür borçlu olduğumuzu düşündüm. Çünkü insan olarak yaratıldığı halde insanî değerleri yaşamayan insanlar hesap gününde hayvanların makamında olmayı çok isteyeceklerdir. Meselâ hayvanlar Cehennemde azap çekmeyecek, belki de Rabb-i Rahim onları yine Cennet ehlinin hizmetinde musahhar edecektir.
İsterseniz çevremizdeki zalim, cahil, gaddar, menfaatperest, kendi menfaatleri için insanları ve çevreyi zarara sokmaktan çekinmeyen ve bunun için her türlü melâneti işleyen insanlara bir kere de bu nazarla bakalım. Eminim ki, bir kere daha hayvanların, Rabbini tanımayan, toplumu fesada veren, hayvanların yaşantılarına özendiği halde onlar gibi dahi olamayan bir çok insandan üstün olduğunu açık bir şekilde görebileceğiz.
20.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|