|
|
Başbakan AB takiyyesini bozdu!
Ha şimdi, ha gelecekte derken, Başbakan Erdoğan nihayet takiyyeyi bozdu; Başbakan Erdoğan, vatandaş Erdoğan'ın "Batı Kulübü" AB' ye restini çekti. Hem de Kıbrıs fatihi kesilircesine... Recep Tayyip Erdoğan sıradan bir vatandaş olarak istediğini söyleyebilir, ancak Başbakan sıfatıyla uluslar arası ilişkilere dayanan anlaşmaları, sözleşmeleri bir kalemde silip atamaz; ülkenin kamu hukuku buna izin veremez, vermemelidir de.
Vatandaş Erdoğan duygusal olabilir. "Ya herro ya merro" mantığıyla hareket edebilir. Rasyonellikten uzak yaşayabilir. Ancak bir Başbakan kalkıp da bunlardan hiçbirini ne siyasal amaçlar için ve ne de başka amaçlar için kullanamaz. Başbakanımızın duygusallığında biraz da ajitasyon gizli. Bir defa, Hükümet, limanların kullanıma açılmasını imzalarken bir yaptırım ileri sürmemiş, "kazan-kazan" mantığını ortaya koymamışken, şimdi kalkıp duygusal bir yaklaşım sergilemesi olur mu? İkincisi, rest çekmek yerine, karşı yaptırımların varsa onları ileri sürer, müzakere masasından ağırbaşlı bir şekilde kalkarsın.
AB önümüze krize sebep olacak bir yığın madde daha koyacak. Hatta 70 kriz maddesi vardı, Kıbrıs'tan sonra geride 69 tane daha var. Avrupalılar soğukkanlıdır. Bu bir müzakeredir. Esmek-gürlemekle sonuç alınamaz. Onlar gibi soğukkanlı olmak gerekiyor. AB'ye girmek isteyen biziz, bize, aman sizi alalım diyen yalvaran bir AB yok zaten. Avrupalıyız diyen de biziz. Bizim pozisyonumuz tam bir "Fakir gururu!"
Görünen o ki, hükümet erken seçim peşinde. Kaybettiği oylarını yeniden kazanma peşinde. Ancak, bunu yılların yatırımı olan AB konusundaki 40 yıllık kazanımlar üzerinden yapmak çok da dürüst olmaz. Demokratik kazanımlarınızı AB vesilesiyle yapıyor, iç dinamiklerinizi AB şartlarıyla rayına oturtuyorsanız, yapmanız gereken aynı yolda ilerlemektir.
Hükümet çabuk aklını başına almak durumundadır. AB politikalarında göstermiş olduğu tutarlılığı yeniden kazanmak zorundadır. Kıbrıs'la ilgili yeni tutumlar geliştirmeli ve AB ile daha politik ilişkiler kurmalıdır. AKP çabuk kazanıp, kolay kaybeden pozisyonuna düşmemeli. Seçim yaklaştıkça Milli Görüş gömleğini yeniden giymeye hazırlanan Erdoğan da duygularını çabuk toplamalı.
|
B. Sait ÇİFTÇİ
20.06.2006
|
|
Tatil atalet midir?
2005-2006 öğretim yılı sona erdi. Milyonlarca öğrenci, yaklaşık üç ay gibi uzunca bir süre tatil yapacaklar. Şimdiden sağlıklı ve mutlu bir tatil geçirmelerini diliyoruz.
Tatil yapmanın; yatmak, uyumak ve dinlenmek olmadığını artık kabullenmek gerekir. Senede üç ay, insan ömründe hiç de azımsanmayacak bir zaman dilimidir. Hele de yetişme çağında olan çocuklar söz konusu ise...
Öncelikle çocuklarımızın "Yaz Tatili Eğitimi" konusunda neler yapılabilir, ona bakalım:
Birinci derecede çevremizde güvendiğimiz "yaz okulları programları" veren, okul veya kuruluşları iyi araştıralım. Bunlar içinde bazıları, sadece para kazanmaya ve oyalamaya yönelik yaz okullarıdır ki; çocuklarımıza faydası olamayacağı gibi zararı da dokunur. Bir kısmı da gerçekten işi bilerek yapan, deneyimli ve seviyeli öğretmenler çalıştırarak çocuklarınızın eğitim kapasitesine katkıda bulunabilir. İnceleme ve kararda hassas olmak size aittir.
Yoğun bir okul döneminden çıkmış olan çocukların, oyun içinde eğlenerek öğrenmeleri hedef alınmalıdır. Zaten eğitimde çocuklar için esas olan, oyun içinde öğrenmedir. Bunun yanında moral değerlerini yeterince pekiştirecek eğitim almaları da, çocuklarımızın istikbali açısından çok önemlidir. Genellikle kişilikler özellikle bu tür programlarda kendini bulur.
Bu programlarda; san’at, spor ve sosyal faaliyetler, çocukları hem dinlendirir hem de eğitir. Özellikle yaz okullarında, birtakım kabiliyetlerde ortaya çıkar ve gelişme imkânı bulur. Çünkü çocuklar kendilerini daha özgür hissettiğinden, fıtrî kabiliyetleri de inkişaf eder.
Çok önemli bir husus da, yaz tatillerinde "her ev bir okul olmalıdır" mantığı ile hareket etmektir. Zaten çocuklarımızın ilk öğretmeni annesi değil mi?
Okullarda Kur'ân öğretimi olmamasından şikâyet eden anne ve babalar, haydi ders başına! Sorumluluğumuzu bazen kendimiz üstlenmesini bilelim. Çocuklarımızın eğitimini her zaman başkalarına ihale etme alışkanlığından da vazgeçelim. İnsanlar kendi çocukları için, evlerini aynı zamanda bir Kur'ân kursu haline getirebilir. Buna mani hiçbir şey yoktur.
Dolayısıyla önümüzde çocuklarımızın kendi istediğimiz doğrultuda eğitimi için uzun bir süre var. Bu sürenin kıymetini bilelim ve ona göre değerlendirelim.
|
Hasan TANRIVERDİ
20.06.2006
|
|
Okul koridorlarının etkileyiciliğine dikkat ettiniz mi?
Okulun birçok özelliği öğrencilerin dikkatini çekmekte ve farkında olmadan bazı ayrıntıları benimsemelerine sebep olmaktadır. Okul idaresi ve öğretmenler bu önemli püf noktasını gözden kaçırmamalıdır.
Öğrencilerin bilgilenmesini ve bazı davranışları edinebilmelerini sağlamak için okul koridorlarının ve duvarlarının doğru biçimde düzenlenmesi gerekmektedir. En çok dikkat çeken ve bilgilendiren panolar okul koridorlarına asılır. Buradaki amaç öğrencileri her konuda tekrarlı olarak öğrenmeye teşvik etmektir. Öğrenci, koridora asılan yazıların tamamını okumasa bile, koridordan her geçişinde yazılara göz atar ve bu bilinçaltına işler. Panolara asılan yazıların çok küçük olmaması ve aralarında resim, fotoğraf gibi dikkat çekici yardımcı bilgileri de barındırması gerekir.
Okul koridorlarına, tarihte önemli buluş ve başarılara imza atmış insanların fotoğraflarının asılması ve fotoğrafların altına kısa bilgiler eklenmesi etkili sonuçlar vermektedir. Bu uygulama genellikle laboratuvar ve san’at sınıflarında sıkça uygulanır. Panolara yazı ve resimler çok sıkışık biçimde yerleştirilmemelidir. Yine panolar birbirine çok yakın (iç içe) olmamalıdır. Yoğun bilgi öğrencileri sıkar ve dikkat dağınıklığına sebep olur.
Koridorun rengi ve panodaki yazılarda kullanılan renkler, öğrencilerde bilgiye karşı yakınlık ya da isteksizlik meydana getirir. Panodaki yazıların tamamen siyah beyaz olmamasına ve gri rengin kullanılmamasına dikkat edilmelidir. Birkaç hafta süreyle öğrencilere duyuru amaçlı asılan yazıların hep aynı yerde kalmaması çok önemlidir. Çünkü panonun aynı köşesinde hep aynı yazıyı gören öğrenciler o yazının gereksiz olduğu düşüncesine kapılabilirler. Zaman zaman bu tür yazıları diğer yazıların arasına koymak dikkat çekiciliği açısından faydalıdır.
|
Nurdan HİLAL
20.06.2006
|
|
Bana, beni anlatan bir kitap alın!
Kitaplıkta onlarca kitap varken çocuğun, onların hiçbirini okumayıp yeni kitaplar istemesi, ebeveynleri rahatsız eder. Çünkü o kitapların hepsi çocuğun okuması için alınmış ama çocuk, hiçbirini okumamıştır. Burada ana-babanın kendilerine şu soruyu sorması çok önemlidir: 'Kitapları hangi kıstaslara göre alıyorum?',
Ebeveynler, çocuklarının başarılı olması için yoğun çaba harcarlar. Çocuklarına faydalı olabileceğini düşündükleri kitapları alırlar. Ancak çocukların istekleri, beklentileri, yetenekleri yetişkinlerin düşüncelerinden farklı yönde olabilir. Çocuk, ilgilenmediği ve kendisine faydalı olmayacağını düşündüğü kitaplara ilgi göstermez. Kitap seçimi konusunda çocuğu gözlemlemek, onun kişiliği ve beklentileri hakkında ipucu verir.
Çocuğunuzla birlikte bir kitapçıya gidin ve çocuğun istediği kitapları incelemesine izin verin. Eğer siz, çocuğa belli bir bölümdeki sayılı kitabı incelemesi konusunda zorlarsanız; çocuk istediği kitapları değil de ince ve hemen okuyup kurtulabileceği kitapları seçer. Çocuğu özgür bıraktığınızda, onun hangi konulara, mesleklere, yeteneklere, duygulara sahip olduğunu gözlemleyerek öğrenebilirsiniz. Çocuğun okumak istediği kitapları olabildiğince almaya çalışın. Bazen çocuklar öğrenme isteğiyle çok fazla kitap isteyebilirler. Böyle durumlarda kitapların şimdilik bir bölümünü alabileceğinizi, bunları bitirince diğerlerini de alabileceğinizi ifade edin.
Kitapçıları dolaşırken çocuğunuza kitap okumanın faydalarından bahsedin. Kitaplardan ne kadar çok şey öğrendiğinizi anlatın. Kitapçıdan çocuğunuza hediye etmek için ayrıca bir kitap alın. Çocuğunuz elindeki kitapların mutluluğunu yaşarken, sizin ayrıca aldığınız kitabı görünce çok sevinecek ve okuma isteği artacaktır. Kitap fuarları, tanıtımlarına çocuğunuzla birlikte gidebilir, kütüphaneye onu da götürerek kendisini özel hissetmesini sağlayabilirsiniz.
|
20.06.2006
|
|
Ne kadar çalışırsan o kadar başarırsın!
Uçurtmalar, rüzgâr kuvvetiyle değil, bu kuvvete karşı uçtukları için yükselirler (William Churchill). Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar (Sigmund Freud). İnsanoğlunun içinde uyuyan güçler vardır. Kendisi bile şaşırır. Çünkü bu güçlere sahip olduğu aklından bile geçmez. Bu güçleri uyandırıp eyleme geçebilirse, o kişinin hayatında büyük bir devrim olurdu (Swette Marden). Harikulâde şeyler ancak içlerindeki bir şeyin şartların üzerinde olduğuna inanma cesareti gösterenler tarafından yapılmıştır (Bruce Barton). Hayatta en büyük eğlence başkasının yapamazsın dediğini yapmaktır (Walter Bagehot). Benim başarı konusunda bildiğim tek şey, başarmak konusundaki kararlılıktır (William Feather). Başarılı eylemler gerçekleştirebilmek için, hiçbir şey kararlı bir zihin ve tükenmeyen bir enerjinin birleşiminden daha kullanışlı olamaz (Henri Frederic Amiel).
|
20.06.2006
|
|
Beslenme çantası ya da abur cubur sepeti...
Çocukların, okul dışında geçirdikleri zamanlarda beslenme düzenleri zihinsel ve fiziksel gelişimlerini etkilemektedir. Okul çağı olarak adlandırılan 6-11 yaş arası dönemde çocukların olumlu ya da olumsuz davranışları gelişmeye başlar. Yine bu dönemde çocuklar hızlı bir gelişim sürecine girerler. Yanlış beslenme alışkanlıkları, hayat boyunca devam edecek pek çok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir.
Çocukların beslenme biçimlerini üç grupta toplayabiliriz: Kahvaltı, beslenme saati, öğle ve akşam yemeği. Her öğünün kendine has özelliği ve etkisi vardır. Gerek ebeveynlerin, gerekse öğretmenlerin bu konuda bilinçli olması hayatî öneme sahiptir. Öğle yemeği, çocuğun günlük enerji ihtiyacının üçte birini karşılamalıdır. Öğrenci kahvaltı yapmadan okula gönderilmemelidir.
Özellikle çalışan anneler, çocuğun beslenme düzenleriyle yakından ilgilenemeyebilirler. Böyle bir durumda çocuk, kahvaltı yapmadan evden çıkmakta ve beslenme hazırlamak yerine çantasını abur cubur ve sık tüketilmesi tavsiye edilmeyen yiyeceklerle doldurmaktadır.
Yağlı ve ağır cips, çikolata gibi yiyecekler iştahı keser. Dengeli beslenemeyen çocuklar güçsüz düşer ve çok çabuk hastalanırlar. Sık sık derslerden geri kalmak, okul başarılarına olumsuz yönde yansır. Bir beslenme çantasında süt, sandviç ve meyve bulunmalıdır. Yine kuruyemiş (fındık, fıstık) türü yiyecekler de beslenmeye eklenebilir. Kutu meyve suları ve bisküviler daha az tercih edilmelidir. Kimi anneler ise çocuğun yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği beslenme çantasına koyarak, çocuğu rahatsız etmektedir. Çantaya öğrencinin yiyebileceği kadar yiyecek konulmalıdır. Öğünlerde çocukların; ekmek türleri, baklagil, et, meyve (vitamin), sebze(yağda eriyen vitaminler, yağ asitleri), kalsiyum (süt, peynir, yoğurt, muhallebi) besinleri tüketmesini sağlayın.
Çocuklara cips, çikolata, kraker, şekerleme türü yiyeceklerin tüketimini tamamen yasaklamamak gerekir. Aşırıya kaçmamak şartıyla ara ara bu besinleri de tüketmesine izin verilmelidir. Öğrencilerin günlük beslenmesi yaş, kilo ve boy gibi değerleri dikkate alınarak belirlenmelidir. Meselâ; 8 yaşındaki bir erkek çocuğunun normal boyu 118-120 cm, ağırlığı da 25,5-25 kg civarındadır. Çocukların beslenme düzenlerini kontrol etmek ve onların çantalarını alış veriş sepeti haline getirmemek, sağlıklı bireyler olarak yetişmelerine yardımcı olur.
|
20.06.2006
|
|
|
|