Uzaya çıkarken hiç zorlanmamış Rus kozmonot İvanoviç.
Ancak İvanoviç Türkiye’ye vizesiz girince enselenmiş. İvanoviç, uzay yolcuğunda ne denli büyük bir tehlike atlattığını o anda anlamış olmalı.
Eğer kendisinden önce uzaya giden bir Türk vatandaşı olsa, o daha uzay mekiğinden çıkıp, hava boşluğuna ayak atmadan önce ensesine bir G-3 namlusu dayanıp, “Kıpraşma, vururum” komutuyla, yere, pardon iki seksen uzaya uzatılırdı.
Ya da Rasim Tekin’le çevirdikleri uzay filminde Cem Yılmaz’ın, beslenmeleri için uzatılan kapsülleri alırken, “Biraz suyundan da koy” demesi gibi Türklere has isteklerle karşılaşabilirdi.
Tabiî, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün, “Uzaya gidelim” önerisine, “Şimdi gelemem, demokrasi mücadelem var” cevabını aynı sınıfa sokmazsanız...
Uzaya gitmeye vakit bulamayan necip Türk milleti yeryüzünün her metrekaresinde ise varlığını hissettiriyor.
* * *
İsviçre’de Uluslar arası Çalışma Teşkilâtı, (ILO) toplantısına katılan sendikacılarımızın dil bilmedikleri ile yanaşık düzen yürümeleri, yolda fıkralar anlatıp, “kakara kikiri gülmeleri” karşısında huylanan İsviçre polisinin “eylem yapıyorlar” diye müdahale etmesi de bu fani dünyaya Türk varlığını hissettirme merakımızın sonucu olsa gerek.
İsviçre’de ILO toplantısı yapılıyor. Almanya’dan 50 sendikacı katılmış. Adamların 50 değil 150 kişi olarak katılmaya hakları var. Çünkü ülkelerinde çalışma hayatına ilişkin süper haklara sahipler. Amerika’dan 40, bizden ise 150 sendikacı katılmış. Biz de sendikal hakları zirveye taşıyıp, işçi hareketinin ülkenin en saygın sınıfı konumuna yükselttiler ya... Ne yapsalar haklarıdır. Ama adamların hakkını yemeyelim, bol harcırahlı yurt dışı gezilerinde, işçi haklarını savunup, çalışma hayatımızı insanca yaşanır bir düzeye çektikten sonra holding merkezlerini aratmayan sendika binaları yaptılar. Uçakları, tatil köyleri, TV kanalları ile bazı sendikalarımız Almanya ve ABD’deki meslektaşlarının çok çok ilerisindeler. Zaten Türkiye dünyanın en zenginleri G-8’lerin ligine girdiğinde toplantıda Türkiye’yi sendikacıların temsil etmesini önereceğim.
İsviçre’nin ortasında, temel fıkraları anlatıp kahkahalar atarak dolaşan sendikacılarımızın hali bana, “tıh tıh eyi gunler” diyen banka reklâmındaki iki kişinin şakalaşmasını hatırlatıyor her nedense.
“Tıh tıh sendikacılar, eyi gunler.”
Ya da “köyden indim şehire” filmindeki Kemal Sunal’ın, Ankara’nın itfaiye meydanında “Himmet abey” diye koşturmasını...
* * *
Her şey bu denli renkli değil elbette ki.
Çarşamba günü akşam saatlerinde Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Denetleme Kurulunun bir raporu düştü ajanslara. Rapor Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın oğlunun mısır ithalatıyla ilgili. Cumhurbaşkanlığı vergi indirimlerinden faydalanılarak yüksek miktarda mısır ithal edildiğini belirtip, haksız kazancın soruşturulmasını istiyor.
Muhalefet için altın yumurtlayan tavuk hükmündeki Unakıtan yumurtaları ve mısırları mevzusu. Peki bunun tuhaf neresi var?
Ülkenin cumhurbaşkanı, devletin kasasını koruyan Maliye Bakanına itimat edilir kişi olarak bakmıyor. Bu işte bir yolsuzluk olduğunu iddia ediyor.
Sezer açısından bu yeni bir durum değil ki? Kendisini seçen DSP hükümetiyle de Halk Bankasındaki yolsuzluk iddiaları yüzünden kavga etmemiş miydi?
Zaten bizi endişelendiren konu da buydu. 19 Şubat MGK’sında Sezer’in Anayasa kitapçığını Ecevit’in önüne fırlatmasıyla patlak siyasî ve ekonomik kriz, hükümetin yolsuzluk iddialarının üzerine kararlılıkla gitmemesinden kaynaklanmıştı.
Bizi endişelendiren de Unakıtan’la ilgili Köşk’ün tasarrufundan bir gün sonra yani dün MGK toplantısının yapılacak olmasıydı. Sezer’in Erdoğan’ın önüne patlamış mısır ya da pastörize Unakıtan yumurtaları atmasını beklemiyorduk, ama iyiden iyiye 3. adamlığa soyunan Sezer, bir çıkış yapar mı kaygısını da üzerimizden atamadık.
E ne de olsa İsviçre’nin ortasında da olsa biz birbirimize benzeriz.
Birkaç yıl işler düzeldi, ekonomi rayına girdi. Görmüyor musunuz ülkede başbakanlık, bakanlık, cumhurbaşkanlığı yapan profesör, emekli general, işadamı ünvanını taşıyan adamların “İşleri nasıl büsbütün berbat ederiz” diye cepheler kurduklarını görmediniz mi?
Dünya daha çok kazanmak için projeler üretir, bizim akil adamlarımızın aklı ise kriz üretimine çalışır.
İvanoviç kardeş bizi bekleme. Şu sıralar uzaya gidecek halimiz yok. Hele şu memleketi bir berbat edelim, ondan sonra bakarız.
Meşgulüz kardeş...
23.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|