Eti ufak parçalara ayırın. İnce doğranmış soğanı ilâve edin, yağla birlikte ateşe koyun. Et ateşte kavrulurken, domatesleri ilave edin. Tuzu, karabiberi ve az miktarda suyu ekleyip, kısık ateşte pişirin. Tencere kebabınız hazırdır. Soğuk bir ayranla birlikte afiyetle yiyin.
Eğer tencere kebabından memnun kalmadıysanız, bir de bunu deneyin. Laikliği tepsinin tam dibine yayın. Daha önce hazırlanmış olan rejim tozunu üstüne ilave edin, bir tutam zencefil ile az miktarda limon kabuğunu eklemeyi ihmal etmeyin. Bunları pembeleşinceye kadar yağda kızarttıktan sonra mikserle bir güzelce karıştırın. Sonra ateşin üstüne koyun, ocağın altını iyice açın. Kaynatın, kaynatın, arada bir de karıştırın.
Yukarıdaki yemeğin tarifini Emine Beder vermişti. Şu günlerde Ankara’da revaçta olan bir yemek var. Onun tarifini de siyasetin Emine Beder’leri veriyor. Adı kimine göre, ”Çankaya Kebabı” kimine göre, ”Dürüm Baykal.” Buna, bol acılı, ”Mikser çorba” demek de mümkün.
AKP’ye cumhurbaşkanı seçtirmemek ve hükümeti erken seçime zorlamak için siyasette bir cephe oluşturulmaya çalışılıyor. Belki konu Yavuz Donat gibi ünlü bir ismin yazması nedeniyle yeni bir gelişme gibi algılanabilir, ama bir süredir etkisini hissettiren bir cephe arayışına tanık oluyoruz. Buna AKP iktidarına karşı cephe oluşturma arayışları da diyebiliriz. Yakın dönemde Özal’a karşı bir siyasi cephe kurulmuştu. SHP ve DYP’nin diri olduğu bir dönemdi. Demirel, muhalefet hareketini sürüklüyor, SHP ise solda rakipsiz tek parti olarak canlı bir muhalefet örneği veriyordu.
Daha sonra anti demokratik bir yöntemle, 28 Şubat sürecinde DYP-Refah hükümeti olan Refahyol’a karşı bir sun’i cephe kuruldu. Demirel’in Çankaya’daki yönlendirmeleri, Ecevit ve Mesut Yılmaz’ın çabaları ve demokrasi dışı güçlerin telkinleriyle ANASOL-D modelleri oluşturuldu, günün şartlarına göre hükümete de geldiler.
Süleyman Demirel, Mehmet Haberal ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşan’ın ön planda görüldüğü, ”Ulusal cephe” birkaç aşamadan sonra bu noktaya geldi. Başlanğıçta yola çıkan isimler ve roller değişti.
İşçi Partisi ve Ülkücülerin yer aldığı Denktaş’lı Kızılelma koalisyonu; Sauna, Atabey gibi çetelerin ortaya çıkması, Danıştay baskınında ülkücü-ulusalcı parmak izlerinin bulunması bu oluşumu çökertti.
Şimdi Demirel’in arkasına saklanarak AKP’ye Cumhurbaşkanı seçtirmeme projesi yürütülmeye çalışılıyor. Demirel, kurban bayramında Haberal’ın Kızılcahamam’daki otelinde bir süre istişarelerde bulundu. Oraya Necmettin Cevheri, Nahit Menteşe ve İstemihan Talay gibi şimdi parlamento dışında olan isimler gitti. AKP’den sadece Bayındırlık eski Bakanı Zeki Ergezen, Demirel’in konuğuydu. AKP, Milli Görüş kökeninden gelen bir parti olduğu ve içlerinde 28 Şubat sızısı durduğu için Demirel’li formüller AKP’de yeterli ilgiyi görmüyor.
Burada CHP lideri Deniz Baykal rol kapmaya çalışıyor. Baykal, bu cephenin CHP’nin öncülüğünde oluşması gayreti içinde.
Demirel-Haberal-Büyükerşan formülü sağ ve DSP endeksli bir model. Baykal burada inisiyatifi ele alıp, CHP formatlı bir cepheyi ortaya çıkarmaya çalışıyor. AKP karşıtı cephede bir karışıklık ve inisiyatifi elde etme çabası var. Peki bu modeller anti demokratik mi?
Hayır. AKP siyasi çalkantıları aşarak rüştünü ispat edecek. Sadece seçim kazanmak yetmez, eğer bu cepheleri aşabilir, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri kendi belirlediği tarihte yaptırabilirse, Erdoğan işte o zaman genel başkanlıktan, liderliğe terfi edecek.
Ancak bu model anti demokratik olmamakla birlikte demokratik de değil. Önce bu modelin handikaplarına bakmak gerekiyor. Cepheleşme endişesi, siyasi istikrar bozulur kaygısı, yetersiz bulsa da kendi seçmenini AKP’nin arkasında tutuyor. Hücum olunca, birleşme gereği duyuyorlar. Yoksa normal zamanda AKP kongreleri bir işaret olacaksa, parti müthiş bir raht kavgası içinde.
İkincisi; DYP ve MHP bu oluşumlara karşı. Mehmet Ağar çok akıllı bir şekilde bu tür siyaset fantezilerinin malzemesi olmuyor. MHP ise başından beri cephede yer almadı. AKP’ye karşı oluşturulmak isten cephenin en büyük açmazı, AKP giderse istikrarsızlık olur endişesini giderememesi.
Türk halkı istikrarsızlığın ağır faturalarını ödediği için kaygılanıyor. Tabiî bir de cevabı verilmesi gereken bir soru var. Sun’î yöntemlerle yapılan müdahaleler aksi sonuç verdiği hâlâ anlaşılamadı mı? Halk yasaklar cenderesinden çıkardığı liderleri cumhurbaşkanı, partilerini iktidar yaptı. Bugün merkez sağ göçmüş durumda. Merkez neden çöktü, MHP, AKP gibi uç partiler nasıl gelip iktidar oldu?
Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı aldığı oy oranı ile bıraktığı nokta, Çiller’in DYP’nin başına geçtiğindeki oy oranı ile bıraktığı nokta niye analiz edilmiyor?
AB’ye giden Türkiye’de siyasetin sağ ve sol merkezini yeniden dizayn etmek ve halkın karşısına umut veren bir sağ, gelecek vaad eden bir sol olarak çıkma yerine böyle suni yöntemlere sapılıyor.
22.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|