“Şemdinli iddianamesiyle TSK’ya karşı bir müdahale girişimi olduğu uyarısıyla, AKP’nin 30 Ağustos’taki Genelkurmay Başkanlığı konusunda yapmayı plânladıklarını önlemiş olduk.”
Söz burada kalmıyor…
“Şimdi de uzlaşmaya dayanmadan bir AKP’linin Çankaya’ya oturtulmasının önüne geçmeye çalışıyoruz. Cumhuriyet’in kurumlarını teslim almalarına izin vermeyeceğiz” diye devam ediyor.
Bunu kimin söylediğini tahmin etmişsinizdir herhalde.
Yine de açayım. CHP lideri Deniz Baykal söylüyor bunları. Koruculuk düzenine, faili meçhul cinayetlere, provokasyonlara, hukuksuzluğa herkesten önce solun karşı çıkması beklenir. Bizde ise sol, “derin devletin zırhı ve koruyucusu” gibi bir görev görüyor.
Susurluk’ta kuyruğu yakalanan derin devlet, Şemdinli’de bir başka yüzüyle kendini ele verdi.
Aynı yapılanma Sauna çetesi, Danıştay baskını ve Atabeyler olarak devam ediyor.
Peki bu oluşumlar karşısında CHP’nin tutumu ne oldu? MHP’den dahi daha ileri derecede bir çete korumacılığına şahit olduk. Baronun tayin ettiği avukatların yanı sıra CHP’de siyasî avukatlıklarını üstlendi.
* * *
Bunları, “Soldan adam olmaz” kolaycılığına kaçmak için sıralamadım. Bu ülkede demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için, gerçekten sol bir siyasete ihtiyaç var.
Bu yüzden “solun derdi, demokrasiyi gerdi” durumları oluyor.
CHP lideri, 2 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana Allah’ın her günü AKP’nin sicil amiri gibi, şunları yap bunları yapma diye direktifler vermek yerine, daha zor olana talip olsa, solda yeni bir yapılanmayı ortaya çıkarmak mümkün olurdu. CHP dışındakilerin bu yöndeki çalışmaları var. Sol siyasî iradeyi CHP temsil ettiği için CHP’siz bir sol dönüşüm mümkün olmuyor. Bu açıdan sol’u CHP ve diğerleri diye ayırmak gerekiyor.
CHP ile ve CHP’nin öncülüğünde bir açılıma ihtiyaç var.
Avrupa’da sol rüzgârların estiği İspanya’da Gonzalez’in, İtalya’da D’Alleme’nin, İngiltere’de Tony Blair’in, Fransa’da Chirac’ın, Çekoslavakya’da Vaclac Havel’in iktidar oldukları dönemlerde Baykal, Blair’in, “yeni sol” hareketini inceletmişti. O dönemler sağ kolu olan Bülent Tanla İngiliz seçimlerini incelemiş ve Baykal’a, İngiltere’de üç dönem sonra İşçi Partisini tekrar iktidara getiren “Yeni sol”u bir rapor olarak sunmuştu.
Baykal bir süre inceledi, ancak hevesi kısa sürede geçti. Avrupa’daki sol dalga geldi geçti. Sadece İngiltere hariç.
Baykal bu arada önce Şeyh Edebali’ye merak salıp, ‘Anadolu solu” diye bir şey ortaya attı. CHP, bir yandan Anadolu solu derken öbür yandan Sincan’da miting düzenleyip, 28 Şubat’ın sözcülüğüne soyununca, samimî bulunmadı. Edebali’yi savunup, başörtüsü düşmanlığı yapmak birbiriyle örtüşmedi. CHP avucunu yaladı. Baykal bir ara da Mevlânâ’ya sarıldı. “İkinci Kurtuluş harekâtını başlatmak” gibi çağrılar yapıp, halkı Türkiye’ye sahip çıkmaya çağıran darbe dönemine özgü bir üslubu tercih etti. Mevlânâ hoşgörüsü de CHP’nin üstüne birkaç numara bol geldi.
Bir yandan “din düşmanlığı” yap, öbür taraftan Mevlânâ hoşgörüsü!..
Baykal’ın yeni umudu Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın, “Gerçekçi sol”u olmuş. Kısa sürede ondan da hevesinin geçeceğinden eminim.
Ama bu işlere siyasî bir heves diye bakmasa Türk demokrasisine katabileceği çok şey var.
Türkiye hızla muhafazakârlaşıyor. Belki mağdur olmanın verdiği psikolojiyle, milliyetçi ve devletçi reflekslere sahip olan muhafazakâr kesim, devletin karşısında sivil bir ses olarak duruyor. Özgürlüklere sahip çıkıyor. Kırık dökük de olsa derin devleti eleştirebiliyor.
Aslında Baykal zihin karışıklıklarını bir kenara bırakıp, “sağa açılma saçmalığı”yla uğraşmak ve 82 yaşındaki Demirel ya da TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, ATO Başkanı Sinan Aygün gibi isimlerden medet ummak yerine, özgürlükçü ve sivil bir duruş sergileyip, daha sola açılsa bir heyecan uyandıracağına inanıyorum.
“Ortanın solu, Moskova yolu” denilmesine karşın, İsmet İnönü’nün karşı çıkmasına rağmen sol en yüksek oyunu Ecevit’in “ortanın solu”nu başlattığı dönemde almıştı.
Türkiye’ye sivil ve özgürlükçü bir sol, sola ise yeni bir heyecan gerekli. Türk demokrasisine de sivil refleksleri olan bir sol parti.
Milyonlarca sol gence ise umutlarını ateşleyebilecek bir heyecan.
Baykal’ın AKP’ye sunduğu perhiz listesi gibi “Şunları yaparsan asker abiler ağzına biber sürer” gibi bir üslup içinde olmayacağım.
Hatta CHP’nin AKP’yi devlet adına denetlemesi değil, özgürlükler ve sivilleşme yönünde sıkıştırmasının siyasetin daha sonuç alıcı olacağına inanıyorum.
Sola ne Turgut Özökman’ın Çılgın Türkleri, ne yıllarını sağın liderliğinde geçiren Demirel umut olabilir.
“Solun aradığı kan, damarlarındaki özgürlüklerde mevcuttur” dersem çok mu popülist olur bilmiyorum!
Ancak bildiğim bir şey var. Avrupa’da yeni bir dalga sol rüzgâr esiyor. İtalya’da bile sol iktidar oldu. Bizim sol ise yine uyuyor.
Ha unutmadan ekleyeyim, Avrupa’daki sol daha çok özgürlükler vaat ettiği için iktidar oluyor…
13.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|