Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun yetiştirme yurtlarıyla ilgili bir değerlendirmesi var:
“Yurtlarda açık kapı sistemi uygulanıyor. Buraları demir parmaklıklara çevirirsek, cezaevinden farkımız kalmaz.”
Herhalde birçok yurdu görmemiş sayın Bakan. Demir parmaklık yerine cezaevini andıran yüksek duvarlara ne demeli?
*
Sayın Çubukçu Diyarbakır Yetiştirme Yurdunda kalan bir kız çocuğunun ‘konsamatrislik’ yaptığı iddialarına sert tepki göstermiş. Diyarbakır’da kız çocuğunun yetiştirme yurdunda kalan bir çocuk olmadığı açıklamasında:
“Bu kız çocuğu fuhuş yaparken yakalanarak bizim yurda getirilmiş. Biz bu çocukları rehabilite ediyoruz. Bu çocuk bizim yurtta yetişen bir çocuk değil. Suç işlediği için bizim yurda getirilen bir çocuktur. Ama buna rağmen yurttan kaçarak konsamatrislik yapmış. Yine polisler yakalayıp yurda getirmişler” diyor.
Bir kere “suçlu” damgası yemiş birinin yetiştirme yurduna getirilmesi ne derece sağlıklı?
Bu tartışılmalı bence.
Çubukçu, bir detaya dikkat çekiyor, bu önemli:
Bazı çocukları ailelerin suça ittiğini söylüyor. Diyor ki: “Bir kız çocuğu vardı. Babası şarkıcılık yapması için ona vesika almış. Biz bu çocuğa sahip çıktık.”
Elbet eski uygulamaya göre bu çocuk ailesinden geri alınamazdı. Ancak, suçlu damgası yemiş birinin “yurda” getirilmesi konusu tartışılmalı.
Gelelim bir kısım “medya”ya. Medya bu konuyu “siyasete” çekmek isterken, alabildiğine istismar ediyor. Ölçü kaçıyor. Konuyu siyasileri iğnelemek için değil, siyasilerin üstünde görmek gerekiyor. Meselenin çözümü, “tarafsız” değerlendirme yapmaktan geçiyor.
BİRAZ DA BİZ PİŞİRELİM
Pişti (Show TV) son bölümüyle ekrana veda etti. Reha Muhtar, Beyazıt Öztürk, Hülya Avşar ve Demek Akbağ’dan oluşan ekip, bir şarkıyla defteri kapattı.
Ekip son bölümlerde formsuzdu... Hem de moralsizdi. Beyaz, diğer bölümlerde olduğu gibi, “hazırlıksız” geldiğini söyleyip durdu. Peki bu canlı yayında “risk” taşımaz mı?
Öyle ki, hem bu âlemin içinde olacaksın, hem de atıp sallayacaksın. Nitekim, son programda magazinel bir konu hakkında Beyaz, “Bu konuyu Hülya Hanım konuşssun. Benim başıma gelse böyle bir şey tv programında 3-4 kişi oturup konuşsun istemem.... O yüzden de konuşmamayı tercih ediyorum” demesi akıllıca.
Hemen akabinde, bazı magazin programlarında Hülya Avşar’ın eski eşiyle ilgili, şımarıkça açıklamaları gelince, “Niçin kendilerini ‘pişirmediler?’ diye aklımdan geçiverdi.
Öyle ya, onun bunun hayatını çekiştirirken, kendi hayatını magazin ekranlarına malzeme yaparak, şöhretini tazeleyenler, ekranda konuştukları abuk subukluklarını değerlendirip “pişti” yapabilirlerdi. İnanın konu sıkıntısı çekmezlerdi.
KEREMCEM VE TÜRBANLI KIZLAR
Haberin başlığı şu: Keremcem çılgınlığı!
Ne zaman pop müziğinde öne çıkan isim olsa, gittiği konserler “çılgınlık” olarak adlandırılır. Daha doğrusu, onların basın sorumluları haberi şişirir. Konsere giden gençlerin çılgın tezahüratları, o popçuyu kendinden bile geçirir.
Bir de gazeteler şu yaftayı yapıştırır: “genç kızların yeni sevgilisi!”
İfadeye dikkat: genç kızların “eski sevgilisi” de mi var? Böyle saçmalık olur mu?
Şimdi bu haberde öne çıkan bir unsur daha var. Konser dinleyicilerinin arasındaki başörtülü kızların fotoğrafı yer alır, resim altında ise şöyle yazar:
“Özellikle ön sıradaki türbanlı genç kızlar şarkıcıya bir kez dokunmak için birbiriyle yarıştı.” (Gazeteler)
İşte asıl tehlike bu!
Kendini bu dünyaya kaptıran genç kızlar için “eğlence” bir yaşantı biçimi... Bizim için ise bir “detay.”
Başını örten genç hanım kızların onlardan bir “fark”ı olmalı, değil mi?... Onların yanında saf tutmaları başlıbaşına bir tezat teşkil etmiyor mu?
Şuna inanın: başörtülü kızlarımızın o tür yerlerde bulunmaları, aynı fotoğraf karesinde yer almaları bizi çok, ama çok üzüyor.
STAR(!)
“Popstar” yarışması ekran aldığında jüri üyesi Armağan Çağlayan için yeni bir “star” doğuyor demiştik... Ne yazık ki, dediğimiz çıktı.
Popstar yarışmasında dereceye girenler, unutuldu gitti. Ama “mutfağın arkasında” bulunan Armağan Çağlayan, öne çıktı... Büyük büyük gazetelere ve dergilere yazı yazdı. Programlara çıktı ve şöhretine şöhret kattı. Yani, “ben demiştim.”
Şimdi yeni bir programa başlayarak, kafa “ütü”lemeye başladı: “Son ütücü” (Star)
Program baştan sona “zevzeklik” üzerine boş ve kof... Yürü be Armağan, yolun açıktır. Türkiye senden iyi “star”(!) mı bulacak?
22.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|