“Bana çok kısa bir öğütte bulun!”
“Öfkelenme!”
Peygamberimizin, öğüt isteyen bir insana tavsiyesi buydu.
Çünkü öfke, insan hayatıyla yakından ilgili bir huydur. Ona hâkim olunamadığında birçok kötülüğü ve zararı da beraberinde getirir.
Evet, öfke birçok kötülüğe kaynak olabilecek özellikte bir huydur. Güzel ahlâk ve fazilet filizleri ise öfkeyi yenmekle elde edilir.
Öfkeyi yenebilmek en büyük başarı, en büyük zaferdir. Resûlullah’ın lisanında “Gerçek pehlivan başkalarının sırtını yere getiren değil, öfkelendiğinde öfkesini yenebilen insandır.”
Öfkeye hâkim olabilmek büyük değer taşır. O takdirde büyük zarar ve felâketlerin önü alınmış olur. Bir çok cinayetlerin, kavgaların, kötü sözlerin kaynağında öfke yatmaktadır. Bir anlık kendine hâkim olamama senelerce çile ve ıztırap çekmeye sebep olabilmektedir. Onun içindir ki atalarımız, “Öfkeyle kalkan zararla oturur,” “Rüzgâr eken fırtına biçer” demişlerdir. Öfke öyle bir ateştir ki, başkalarına zarar vermekten çok sahibini yakmaktadır. O anda insandan adeta akıl, fikir, şuur, düşünce çıkıp gitmektedir. Sonuç pişmanlıktır.
İsa Aleyhisselâma göre kaynağında bencillik, kıskançlık, üstünlük iddiası ve böbürlenme bulunan öfke, kontrol edilmediği takdirde büyük zararlara sebep olabilmektedir. Başta imana zararlıdır. Peygamberimiz (asm) sirkenin balı bozduğu gibi öfkenin de imanı ifsat ettiğini bildirmiştir.
Yerinde kullanılmayan öfke, insanı insanlıktan çıkarabilecek noktalara kadar götürür. İnsana düşmanının yapamadığını yaptırır. Onun pençesine düşen kolay kolay kurtulamaz. Öfkeli insan söz ve davranışlarının esiri haline gelir.
Bir defa insan öfkede sınırı aşmaya dursun insaftan, merhametten yoksunlaşır, kırıcı, yıkıcı hale gelir. Fırtınalı havada yelken açmış adam gibi felâket dalgalarıyla boğuşmaya başlar. Ektiği hiddet tohumları çok kısa bir zamanda nefret meyvelerini verir.
Daha nice zararları olan öfkenin kucağına insan kendini atmamalı, o korkunç ahtapotun kollarına bırakmamalıdır. Yapılacak en kestirme iş, o duyguyu dizginleyebilmek, sabır silâhıyla yenmeye çalışmaktır. Sabır, öfke oklarının saplanamayacağı, hiddet kılıçlarının parçalayamayacağı kadar sağlam bir zırhtır.
Öfkenin, “Kalpte yanan bir ateş parçası ve bir kıvılcım” olduğunu bildiren Peygamberimiz (asm) “Onun şah damarlarını şişirtmesini ve gözleri kızartmasını görmüyor musunuz?” buyurur ve böyle anda ayakta olanın oturmasını, oturanın da yatmasını tavsiye eder. Yine onun (asm) tavsiyeleri arasında abdest alma ve sükût etme de yer almaktadır.
16.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|