Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin:
1. Ölüm gelmeden önce hayatın, 2. Hastalık gelmeden önce sağlığın, 3. Dolu vakit gelmeden önce boş vaktin, 4. İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin, 5. Fakirlik gelmeden önce zenginliğin.”1
Allah Resûlünün ibret ve hikmetlerle dolu özlü sözlerinden biri bu. Beş maddenin hangi birisi üzerinde durulsa yeridir. Biz bu yazımızda “İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin kiymetini bilin” hakikati üzerinde duralım.
Pırıl pırıl bir gençlik geçiren, örnek bir hayat sergileyen Allah Resûlü (a.s.m.) daha o gençlik yıllarındayken güvenilir Muhammed anlamında Muhammedü’l-Emin lâkabıyla tanınmıştı. Kırk yaşında peygamberliğini ilân ettiğinde de etrafında halkalananların çoğu gençlerdi.
Allah Resûlü (a.s.m.) gençlere büyük önem ve değer verir, yeteneklerine göre onları yönlendirirdi. Günün şartları içinde Zeyd bin Sabit’e (r.a.) İbranice öğrenmesini istemiş; genç, kabiliyetli Hz. Zeyd de 15 gün içerisinde öğrenmişti. Yakışıklı, centilmen Mus’ab bin Umeyr’i (r.a.) Medine’ye Kur’ân öğretmeni olarak gönderdiğinde gençliğinin kemalinde 35 yaşında bir delikanlıydı. Yemen’e vali olarak gönderdiğinde zeki Muaz bin Cebel (r.a.) 20 yaşlarındaydı. Mekke’ye vali tayin ettiği Attap bin Esid de aynı şekilde 20’sine merdiven dayamıştı. Tebük Seferine gönderilen orduya komutan tayin edilen Üsame bin Zeyd’in yaşı da 20’den fazla değildi. Sesi gür ve güzel Ebû Mahzûre’yi keşfeder etmez, onu ezan okumakla görevlendirmiş, talebi üzerine de Mekke’de Mescid-i Harama onu müezzin olarak tayin etmişti.
Daha güzel, daha mükemmel hizmetlere hazır atılgan, dinamik, enerji yüklü, şevk dolu gençlerin her zaman önünü açmıştır Allah Resûlü (a.s.m.). Onları sürekli hayra teşvik etmiş, aslâ yeteneklerini kısıtlamaya gitmemiştir. Bir yolculuk esnasında Hz. Ömer’in oğlu Abdullah babasının genç ve sert devesine binmiş, deve de hızlanıp Efendimizin (a.s.m.) devesinin önüne geçmişti. Bunu edindiği edeb ve saygıya yakıştıramayan Hz. Ömer oğluna, “Ey Abdullah! Hiçbir kimse Resûlullahın önüne geçemez” dediğinde, Efendimiz (a.s.m.) Hz. Ömer’e, “Ey Ömer, bu deveyi bana sat!” demiş, o da kabul edip satmış, Allah Resûlü (a.s.m.) ücretini ödedikten sonra, “Ey Abdullah, buyur bu deve senin artık. İstediğin gibi hareket edebilirsin”2 demişti.
Demek gençleri sıkmamak, yetenekleri yönünde istihdam etmek çok önemli. Onlar sevgi ve şefkatle hayra teşvik edilmeliler.
Geçen Çarşamba günü Geyve’de bir okuma programına katıldığımda ömürlerinin baharını en güzel şekilde değerlendirmeye çalışan Adapazarlı gençleri görünce mesrur oldum. Herkesin tatile gitmeye çalıştığı, kitaptan kaçtığı bir dönemde ruhen, kalben, fikren olgunlaşmayı hedef alan çalışmalar tek kelimeyle takdire şâyân. Hem gençleri, hem de onlara ön ayak olan ağabeylerini tebrik ediyorum.
Dipnotlar:
1. Müslim (Riyazü’s-Salihin Tercümesi, 2:510. 2. Buharî, Hibe: 55.
12.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|