12 Haziran 1945: Dörtlü takrîr, (önerge) CHP parti grubunda tartışıldı ve yedi saat boyunca saldırıya kadar varan hakaretli konuşmalardan sonra, nihayet oy çokluğuyla reddedildi.
Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan tarafından verilen önergeyle, mevcut kànunlarda ve parti tüzüğünde yer alan antidemokratik hükümlerin çıkartılması, seçimlerin serbestçe, namusluca yapılması ve Meclisin hükûmeti denetlemesi gibi hususlarda yenilikler yapılması talep ediliyordu.
* * *
İkinci Dünya Savaşının sona ermesiyle birlikte, özellikle Avrupa kıtası yeni bir arayış süreci içine girdi.
Diktatörlükler sona ermeye ve üllkeler hızla demokratikleşmeye başladı.
Öyle bir noktaya gelindi ki, gerek ikili ilişkilerde ve gerekse kurulan birliklerde, çok partili demokratik sistemin uygulanıyor olması öncelikli şart haline geldi.
Yani, kendi içinde demokrasiyi uygulamayan hiçbir ülke, Avrupa'daki kuruluşlara üye, yahut ortak olamıyordu.
Aynı durum, Avrupa ile entegrasyon içine girmiş bulunan Türkiye için de geçerliydi.
Türkiye, şayet çok partili sisteme geçmeyecekse, Avrupa tarafından gitgide dışlanacak ve zamanla büsbütün kopma noktasına gelecekti.
Bu arada Rus (SSCB) tehlikesi de bariz şekilde görünüyordu. Rusya, toprak talebi dahil, hemen her konuda Türkiye'ye baskı uyguluyor, hatta arada bir tehdit bile ediyordu.
Bu durumda, Türkiye'nin Avrupa'dan gelecek kuvvetli bir desteğe acil ihtiyacı vardı. Dolayısıyla, Avrupa'nın taleplerine—istemeyerek de olsa—karşılık vermek durumundaydı.
Ne var ki, bu iş öyle sanıldığı kadar kolay değildi. Zira Türkiye, 22 senedir tek parti rejimiyle yönetiliyordu ve bundan vazgeçmeye de iktidardakilerin hiç niyeti yoktu.
* * *
Çok partili sisteme geçiş ihtiyacı, dışardan olduğu kadar içerden de şiddetle hissediliyordu.
Fakat, halk o derece korkutulmuş ve sindirilmişti ki, bu istek açıkça seslendirilemiyordu.
Nihayet, gün geldi ki artık bu isteğin önüne geçilemez oldu.
Halk, tek parti diktatoryasından iyice sıkıldı, daraldı, bunalma, hatta patlama noktasına geldi.
İşte, Meclis'teki dört parlamenter, kendilerini adeta feda edercesine ortaya çıktılar ve halkın bu şiddetli hissiyatına tercüman olmaya çalıştılar.
7 Haziran 1945’te, Türkiye'de hürriyet ve demokrasi sahasında ciddî adımlar atılması gayesine yönelik olarak, adına "dörtlü takrir" denilen dört imzalı bir önerge hazırlandı.
CHP grubuna verilmek üzere hazırlanan bu önergenin altında İzmir milletvekili Celal Bayar, İçel milletvekili Refik Koraltan, Kars milletvekili Fuat Köprülü ve Aydın milletvekili Adnan Menderes'in imzası bulunuyordu.
* * *
Bu dörtlü takrir, 12 Haziran 1945’te parti grubunda görüşmeye açıldı. Konu üzerinde uzun uzun konuşmalar yapıldı.
Konuşmalar çoğu zaman seyir ve makas değiştiriyordu. Öyle ki, takrir sahiplerine hakaret edercesine şiddetli hücumlar yapıldı. Hatta, imza sahiplerinin üzerine yürüyenler bile oldu.
Takrir sahipleri ise, bilhassa Menderes’in takririni izah etmeye çalıştı.
Bu kaotik ve hakaretli gergin durum, yaklaşık 7 saat sürdü.
Nihayet, parti adına konuşmak üzere kürsüye Şükrü Saraçoğlu geldi. Saraçoğlu, Halk Partisinin takrirde yazılı olduğu şekilde ıslâha muhtaç olmadığını, hatta partilerinin sağlam bir demokratik temele dayanmış olduğunu bile söylemekten çekinmedi. Sonunda ise, önerge sahibi dört milletvekilinin takrirlerini geri almaları tavsiyesinde bulundu.
* * *
Bütün bu sert ve de bed muameleye rağmen, takrir sahipleri gevşemedi ve isteklerinden vazgeçmedi.
Grup adına yapılan açıklamada şöyle denildi: “Biz verdiğimiz takriri geri alacak insanlar değiliz.”
Evet, bir bakıma ok yaydan çıkmış ve geri dönüş ihtimali ortadan kalkmış gibiydi. Yine de oylamaya geçildi ve önerge ezici oy çoğunluğu ile reddedildi.
Ancak, sıkıntı bitmiş, sancı dinmiş değildi. Zira, genel konjonktür, demokratikleşmeden, serbest seçimlerden ve hürriyetlerin genişletilmesinden yanaydı. Nitekim, öyle de oldu.
Dörtlü takrir sahipleri, kısa sürede hür basının ve halk ekseriyetinin adeta gözdesi oldular. Her gittikleri yerde büyük itibar gördüler.
Hatta, Halk Partisinden ayrılarak yeni bir parti kurmaları halinde, halktan fevkalâde bir destek görecekleri noktasında tatmin ve ikna oldular bile, denilebilir.
Zaten, genel gidişat da bu istikametteydi.
Bu arada, Ulus ve Cumhuriyet gazetesinden farklı bir politika izlemeye başlayan Milliyet ile Vatan gazetesi, dörtlü takrir sahiplerine sempatiyle yaklaşmaya, fikir ve görüşlerine sayfalarında yer vermeye başladı.
Milliyet Bayar'a, Vatan ise Menderes'e yakınlık gösteriyordu.
Bu da, doğrusu o tarihte hayli cesaret verici bir gelişmeydi.
* * *
CHP Genel Başkanlık Divanı, Menderes'in Vatan gazetesinde "dörtlü takrir" istikametindeki neşriyatı ve Meclisteki konuşması üzerine 21 Eylül 1945 Cuma günü Şükrü Saraçoğlu’nun başkanlığında toplandı ve Adnan Menderes ile Fuat Köprülü’nün oybirliği ile partiden ihraç edilmesine karar verildi.
Bunun üzerine, Celal Bayar da partiden ihraç edilen iki arkadaşıyla beraber olduğunu söyleyerek 26 Eylül günü CHP'den ayrıldı.
Bu tarihten sonra, yine Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve Adnan Menderes'in başında bulunduğu yeni bir parti kurma çalışmalarına hız verildi.
Nihayet, çalışmalar 7 Ocak 1946'da tamamlanarak, yeni parti kurulmuş oldu. Halkın büyük teveccühle karşılamış olduğu bu yeni siyasî hareketin ismi ise, "Demokrat Parti" şeklinde resmen ve alenen ilân edildi.
Tek parti rejimi, böylelikle ilk kez bir ciddî rakiple, yahut bir alternatifle karşı karşıya gelmiş oldu.
12.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|