En çok tahrip edilen değerlerimizden birinin de ‘dil’imiz olduğu her halde tartışılmaz. Bilhassa büyük şehirlerin caddelerinde gezerken kendinizi yabancı hissedebilirsiniz. Çünkü sağa baksanız ‘yabancı,’ sola baksanız ‘yabancı’ levhalarla karşılaşmak mümkün.
Yabancı isimleri kullanmak öyle bir ‘moda’ halini aldı ki, işin nereye varacağını tahmin etmek zorlaştı. Bazı işadamlarımız, ürettikleri ‘marka’lara bile —özellikle— yabancı isimler bulmanın telâşında.
Hatırlamak lâzım. Konya’da yapılan bir işhanına önce yabancı isim verilmişti, halktan gelen tepkiler üzerine bu isim değiştirildi. Benzer şekilde İstanbul’da da bir gösteri merkezinin ismi nihayet değiştirildi.
Dünya Ticaret Merkezi’nin (CNR: SiEnAr demesek ayıp olur!) yakınında bulunan “Myshowland” isimli gösteri merkezinin adı “İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi” olarak değiştirilmiş. Çok da iyi olmuş. Değişikliği yapan işadamı “Tebrik telefonlarına yetişemiyorum” diyor. (Zaman, 10 Haziran 2006)
“Myshowland”ın adı değişti diye artık iş yapamaz hale mi gelecek? Tam aksine, orada toplantılar düzenleyenler hiç değilse adres verirken sıkılmayacaklar.
Bu isim değişikliğinin, bu güne kadar yanlışta ısrar eden ‘palaza’cılara, ‘center’cılara ve ‘towers’çılara örnek olmasını dileyelim...
“Dil”imize ve “el”imize sahip çıkmanın tam zamanı...
*
Hizanî’ye hoş geldin diyelim
“Bir Güneş Doğdu Cihana” adlı albümüyle uzun bir aradan sonra yeniden dinleyici kitlesine ‘merhaba’ diyen Aşık Hizanî Ağabeyimize ‘hoşgeldiniz’ diyoruz.
Aşık Hizani’nin ilk albümünü dinlediğimizde ortaokul sıralarında okuyorduk. İlk albümündeki eserlerin neredeyse tamamını ezberlemiştik. İlk albümüne, ‘Hizanî’ adını almasının sebeplerini anlatarak başlamıştı. “Hizanî dedim adıma. Çünkü orada büyük bir zat yetişmiştir. O ‘zat’a kurban olam kardaş” deyişi hâlâ kulaklarımızda...
Türkçe’deki bozulmayı tenkid ettiği “Dilciye bak dilciye” türküsünü unutmak mümkün mü? Hele hele, 27 Mayıs’ı ve merhum Başbakan Adnan Menderes’i anlatırken, “Yassıada dediğin uğursuz ada. (...) Vay zulüm zulüm, kırılsın kolun, hoşgeldin ölüm!” sözlerini!
Aşık Hizanî’nin ilk albümünü iki yıl önce yeniden bulmuş ve eski hatıraların canlandırmak için dinlemiştim. Tabiî ki o albümün hazırlandığı şartlarla, bugünkü şartlar arasında dağlar kadar fark var.
Aşık Hizani, 27 yıl aradan sonra —dostlarının teşvikiyle— ikinci albümünü hazırladı ve dinleyicisiyle yeniden buluştu. “Bir Güneş Doğdu Cihana” adlı yeni albümde de birbirinden güzel parçalar var. Yeni albümdeki parçalarda, ilk albümün aksine siyasî mesajlar ön planda değil. Bu durum aynı zamanda Türkiye’deki değişimin takip edildiğini de gösteriyor.
Hizanî, yeni albümüne ismini verdiği “Bir Güneş Doğdu Cihana” parçasında Bediüzzaman Said Nursî’yi anlatıyor. Albümdeki diğer eserler de ikaz edici mahiyette.
Asıl adı İbrahim Akkuş olan Aşık Hizanî, dinleyicilerine şöyle seslenmiş: “İsteğim, albüme sahip çıkılmasıdır. Bu işle uğraşan insanların cesaretlerinin kırılmamasıdır. Bu anlamda Yeni Asya okuyucularının desteğine ihtiyacımız var. Bu destek olmadan hiçbir yere varamayız. Bu mânâda dinleyicilerimden destek bekliyorum. Bu albümün getireceği her artı değer şahsımın olmayacaktır.”
Aşık Hizanî ustayı tebrik ederken, yeni albümler beklediğimizi de ifade ediyoruz.
12.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|