Haftasonunu MÜSİAD’ın dâvetlisi olarak Erzurum’da geçirdik.
Anadolu’nun yaşadığı sıkıntıların yanı sıra, her şehrimizin kendisine has güzellikleri de var. Yılların ihmali sonucu büyük şehirlere doğru yaşanan göç, MÜSİAD’ın öncülük ettiği çalışmalarla yavaşlatılmaya, belki de sona erdirilmeye çalışılıyor. MÜSİAD’ın 27 şube başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin katıldığı Genel İdare Kurulu toplantısı bu defa Erzurum’da yapıldı. MÜSİAD, Anadoluya destek olabilmek için GİK toplantılarını, şubelerinin olduğu illerde yapıyor. Bu bile, büyük şehirlerdeki işadamlarının Anadolu ile kaynaşmasını sağlayan güzel bir davranış.
Program çerçevesinde Erzurum’un tarihî ve turistik yerlerini de gezdik.
Palandöken kayak merkezinde Haziran’da ‘kayak’ yapıldığına (gösteri maksadıyla da olsa) şahit olduk. Aynı zamanda Türkiye’nin sahip olduğu güzelliklerden yeterince haberdar olmadığımızı bu vesile ile bir defa daha görmüş olduk. Turizm deyince akıllara sadece plaj ve deniz sahillerinin geliyor olması Türkiye’nin turizm potansiyeline yapılan büyük bir kötülük olsa gerek. Yabancı turistlerin, bu değerlere daha fazla ilgi gösterdiği görülüyor.
Şu söylenebilir: “Türkiye’de halkın büyük çoğunluğu Avrupa ve dünya ölçeğinde tatil yapamıyor, böyle bir imkânı yok.” Bu doğru bir tesbittir. Ancak Avrupa ayarında para harcayan işadamlarımızın, tatil deyince akıllarına Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerinin geldiği de bir vakıa.
MÜSİAD Başkanı Ömer Bolat’ın doğru bir şekilde ifade ettiği gibi, işadamlarımız bayi toplantılarını Anadolu şehirlerinde yapsa ve buraları hem tanıyıp, hem de maddî katkı sağlasa fena mı olur? Erzurum’daki toplantıya ekonomideki son tartışmalar da damga vurmuş.
TÜSİAD’ın hükümeti eleştiren açıklamaları, toplantıda konuşan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın da gündemindeydi. İşadamlarına, Türkiye’nin gerçeklerini unutmaması gerektiğini hatırlatan Akdağ, “İnsanoğlu unutkanlık hastalığıyla hastalıklıdır. Ama eleştirirken de insaflı olmak gerekir” dedi.
MÜSİAD’ın GİK toplantısındaki konuşmalardan ortaya çıkan bir nokta da, bürokrasinin önümüzde duran en büyük engel olduğudur. Toplantıda konuşan Erzurum Valisi Cemalettin Güvenç, bürokrasiden o kadar şikâyetçi oldu ki, konuşan kişinin vali olduğunu bilmeyen birisinin, bu konuşmayı bir bürokratın yaptığını tahmin etmesi mümkün değildi.
MÜSİAD, tarım konusunda da önemli bir yatırıma imza attı. 30 yıl önce temeli atılan bir fabrikayı (arsasıyla birlikte) Hazine’den kiralayıp, organik süt üretimi yatırımı yapmış. Bunun için, bakanlar ve Erzurum Valisi de yoğun gayret göstermelerine rağmen ancak bir yılda bürokratik işlemleri tamamlayabilmişler. İşte, Erzurum Valisinin ‘ağır konuşması’nın ardında da bu gerçek yatıyor. Anlayacağınız, bürokrasiden sadece siyasetçiler değil; insaflı bürokratlar da şikâyetçi...
Erzurum’un tarihî yerlerini gezince her yerde olduğu gibi orada da hüzünlendik... Ecdadımızın yaptığı eserleri maalesef bizler koruyamamışız. Meselâ, Çifte Minareli Medrese bu ihmale çok güzel bir örnek. Mihmandarlarımızdan aldığımız bilgiye göre, restorasyonu için çalışmalar başlamış ve epey kaynak ayrılmış. Ancak çok geç kalmış bir gayret olduğunu da söylemek icap ediyor. Gerek minareleri ve gerekse iç ve dış mekânlarında ciddî tahribat olmuş. Yine mihmandarımızdan aldığımız bilgiye göre, neredeyse medreseye bitişik şekilde yeni dükkânlar/inşaatlar yapılıyor. Bu inşaatı yapanın da Erzurum Büyükşehir Belediyesi olduğunu duyunca cidden şaşırdık. Aynı bölgede eskiden de binalar varmış ve üniversitenin de tavsiyesiyle yıkılmış. Fakat bu defa yeni bina/dükkân yapılmaya başlanmış.
Erzurum’da bu durum tartışma konusu...
Temellerin atıldığını bizzat gördük...
Siyasî ve ekonomik istikrar bozulmadığı müddetçe, Türkiye’nin kalkınmaması için hiçbir sebep yok. İstikrar da ancak Türkiye’yi ‘idare’ edenlerin milletle kaynaşması ve barışmasıyla mümkün olabilir. Erzurum’da bunun bir örneği yaşanıyor.
Darısı bütün illerimizin başına...
05.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|