CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bayramın ilk günü yayınlanan haberlere bakılırsa, kendisini ziyaret eden başörtülülere, “Bizim türbanla kıyafetle işimiz olmaz” demiş.
Kusura bakmasın, ama gerçeklerle örtüşmeyen bu beyana karşı; “İşiniz olsa ne yazar” ya da “İşiniz olsa şu an yaptığınızdan başka neler yapardınız?” demek gerekmiyor mu? Tabiî ki elimizde bir delil yok ve bu konuda gerek ziyarete giden başörtülüler ve gerek ziyaretçileri ağırlayanlara da bir şey sormadık; ama bu ziyaret tamamen ‘planlanan bir senaryo gereği’ yapılmış intibaını veriyor. Çünkü bu özel ziyareti medyadan sadece Sabah izlemiş ve haber yapmış. İkisi başörtülü, ikisi de başı açık ziyaretçiler Baykal’la güzelce sohbet etmiş ve bir anlamda onu ‘ibra’ etmişler. Meclis’te safrettiği “Başörtü eşlerin ayıplarını örtmez” sözleriyle kamuoyundan büyük tepki alan Baykal, kavgasının ‘türbanla’ olmadığını söyleyip şöyle konuşmuş: “Aydınlık bir Türkiye’den özellikle kadınların menfaati var. Başı ister açık, ister örtülü olsun. Bizim kılık kıyafetle kavgamız yok. Herkesin özgürce giyinmesinden yanayız.” Sabah, 31 Aralık 2006)
CHP Genel Merkezinde gerçekleşen buluşma ve ardından gelen ‘renkli sohbet’e, başörtüsünden siyasete kadar bir çok konu gündeme gelmiş. Sohbet sırasında Baykal’ın dedesinin “imam” olduğunu öğrenmek, güya muhafazakâr ziyaretçileri şaşırtmış! İşin doğrusu biz hiç şaşırmadık, çünkü kişinin dedesi ya da babasının değil imam, müftü, hatta diyanet işleri başkanı olması bir anlam ifade etmez. Kişinin yaptığına, ettiğine ve aldığı/verdiği kararlara bakılır!
Habere bakılırsa, ziyaretçi ‘türbanlı’ genç kız, Baykal’a hitaben; “Sizi yanlış anlamadık” demiş ve bu söz Baykal’ı çok sevindirmiş. Ziyaretçilerden N.I, Baykal’ı beklerken başı örtülü olmasına rağmen, odaya girerken örtüyü omuzlarına atmış. Bu ‘bilgi’ bile ziyaretin ‘sağlam’ bir ziyaret olmadığını fısıldıyor...
Habere göre başörtülü ziyaretçi D.N., Baykal’ın gönlünü almış: “Sözlerinizin çarpıtıldığını düşünüyorum. Sizin söylediğiniz sözleri o anlamda söylemediğinizi biz vatandaşlar olarak anladık. Sizi yanlış anlamadık. Benim çevremde de böyle.” N.’in sözlerine Baykal’ın ilk tepkisi “Harika” olmuş. Baykal, “Sizin bunu söylemeniz, buraya gelmeniz beni çok mutlu etti. Olayı çok iyi anlamışsınız. Evet, aynen öyle oldu. Sözlerimizi çarpıtmaya, saptırmaya çalıştılar” diyerek rahat bir nefes almış. Meğer başörtülü ziyaretçi D.N., Baykal’ı rüyasında görecek kadar muhabbet duyan bir isimmiş. Baykal’a “Sizi rüyamda görmüştüm” deyince CHP lideri şaşkınlığını gizleyememiş! Artık, CHP Genel Merkezinde yaşanan muhabbeti varın siz düşünün...
Ziyaret sonunda Baykal şöyle demiş: “Türkiye’nin sorunu başörtüsü değil. Biz vatandaşımızın kalkınmış, daha güvenceli, daha onurlu yaşamını istiyoruz. Vatandaşımızın karnını doyurmaya çalışıyoruz, vatandaşımızın bilgi dağarcığını geliştirmeye, dünya görgüsünü arttırmaya, yüzünü güldürmeye çalışıyoruz. Kıyafetine karar verecek olan vatandaşımızın kendisidir. (...) Ne yapacağına insanımız özgürce kendisi karar verecektir.” Tabiî ki “Türkiye’nin sorunu başörtüsü değil”, sorun; “Başörtüsünü yasaklamaktır!” “Kıyafetine karar verecek olan vatandaşımızın kendisi” ise, niçin müdahale ediliyor? Baykal ya da onun gibi düşünenler; ziyaretçilere başka, kamuoyuna başka konuşarak bir yere varamaz. Zaten başörtüsüyle kavga edenlerin kazanma ihtimali yoktur. Onlar ‘kökten kaybedenler’ sınıfında yer almaya aday...
03.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|