Elinde kurbanlıkla, dört mevsimi gezersin; ne güzelsin.
Kimin umrunda, birileri seni suç saydıysa. Oluk oluk insan kanının aktığı filmleri, sanat adına alkışlayanlarca, katliam gibi sunulduysan… Kimin umrunda.
Kimi zaman güneş vurur üstüne, kimi zaman yağmur damlası düşer. Bazen ılık bir rüzgâr eser, bazen bir kar tanesi düşer… Ne güzel…
Biz seninle öğrendik paylaşmayı. Aç insanları doyurmayı ve bunu reklam malzemesi yapmamayı, hatta gurur bile duymamayı.
Kimi zaman Temmuz’dasın, okullar tatilken gelirsin. Kimi zaman Martta, Nisandasın, sen tatili getirirsin. Kimi zaman, bizim yıllarımızdan birine bir ayağını, diğerine diğer ayağını koyup, iki seneyi birden seyredersin… Ne güzelsin.
Birileri senden utanırsa utansın. Biz seni sevdik. Sen bizim çocukluğumuz oldun, gençliğimiz, ihtiyarlığımız. Hatıramız ve geleceğimiz, özlemimiz ve kavuşmamız oldun.
Bazen babalar gününde, bazen anneler gününde, bazen Cumhuriyet Bayramında geldin. Bazen üşüyerek, bazen terleyerek karşıladık seni. Yanında kurbanlıkla yüzümüze hep gülümsedin… Ne güzelsin.
Aç insanların varlığından bile habersiz, onların bir yıllık masrafını bir öğünde yiyenlerce kınandıysan, kime ne. Biz sende toklukla beraber açlığı, doymakla beraber doyurmayı öğrendik. Biz hiç, vur patlasın çal oynasın eğlenmedik belki, ama Bayram namazına giderken açılmaya çalışan gözlerimizdeki huzuru da hiçbir şeye değişmedik.
Sen bazen ilkokul önlüğüyle, bazen iş kıyafetleri içinde, kimi zaman gelinlik/damatlıkla, kimi zaman kot pantolon/tişörtle yakaladın bizi. Ne sosyal statümüzle, ne gelir dağılımından başımıza düşen hisseyle, ne eğitim seviyemizle ilgilendin. Ne güzelsin.
Bizi sürekli sınıflandıran, ismimizin önüne sıfatlar takan, kimimizi birinci, kimimizi ikinci sınıf sayan, kimimizi insan bile saymayanlar seni anlamıyorsa, bize ne.
Biz seni dört mevsim, 12 ay sevinçle beklemeye devam edeceğiz. Güneş de açsa, kar da yağsa bekleyeceğiz.
28.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|