Ülkemizde zaman zaman, ‘topyekün savaş’ kampanyaları açıldığına şahit oluruz, ancak bu savaşlar yanlış kişi ve ‘düşman’lara karşı açıldığı için netice alınamaz. 28 Şubat sürecinde de ‘irtica’ya karşı savaş açılmış, ancak bu savaştan ülke ve millet zarar görmüştü.
Topyekün bir savaş açılmasına ihtiyaç var, ama ‘düşman’ı iyi tesbit etmek şartıyla. “Türkiye’nin en büyük düşmanı nedir?” diye sorulsa, cevap olarak “alkol ve uyuşturucunun temsil ettiği zararlı alışkanlıklar” denilmelidir. Eğer ‘düşman’ı bu şekilde tesbit edebilirsek, kalıcı çareler bulabiliriz. Bunu yapıp, ‘düşman’ı tesbit noktasında birleşemezsek, cemiyeti tehdit eden tehlikeleri ortadan kaldıramayız.
Nesilleri ‘inanç’tan uzak tutmak için, yıllar önce ekilen ‘şer’ tohumları ne yazık ki günümüzde sümbül vermek üzere. Son günlerde medyayı meşgul eden haberlere bakıldığında cemiyetin içten içe çürüme tehlikesi geçirdiğini söyleyebiliriz. Pek çok yerde yaşanan hadiseleri sıralamak ve hatırlatmak bile tehlikeli olmaya başladı. Alkol ve uyuşturucunun sebep olduğu faciaların yanı sıra, taciz ve daha çirkin hadiseler de çocuklarımızı ve dolayısı ile cemiyeti tehdit ediyor.
“Gaflet içindeki büyük kafalar” cemiyeti tehdit eden ‘düşman’ın farkında değiller. Meselâ; ilmen ve tıbben, alkollü içkilerin insan sağlığına zararlı olduğu biliniyor. Şükür ki, şu ana kadar ‘Alkol zararlı değil, çok faydalıdır’ diyen ‘uzman’ları duymadık. Ancak buna rağmen, “Alkollü içki içilmesin” denildiğinde bazıları ‘laikliğin’ elden gideceğini ileri sürebiliyorlar. Alkollü içki içilmemesiyle ‘laiklik’ elden gitmez, ama gitse bile ‘laiklik’ ile ‘insanlık’ tercih edilecek olsa hangisini tercih etmek gerekir?
Türkiye’nin, topyekün savaş açacağı düşman, alkollü içkilerin temsil ettiği ‘kötülükler’dir. Alkollü içkilerin sebep olduğu ‘zarar’ları saymakla bitiremeyiz. Bu kötü alışkanlığın zararlarını en iyi alkolikler bilir. Konuyla ilgili birbirinden farklı istatistik rakamları var. Meselâ, Dünya Sağlık Teşkilâtının 2005 verilerine göre Türkiye’de 4 milyon alkolik, 13 milyon da alkole meyilli insan var. (Aksiyon, 25 Aralık 2006)
Yeşilay’a göre de, 2006’daki şiddet olaylarının yüzde 50’si alkolden kaynaklanmış. Türkiye dahil 30 ülkeyi kapsayan araştırmaya göre ise intiharların yüzde 90’ı, cinayetlerin yüzde 85’i, boşanmaların yüzde 80’i, tutuklanmaların yüzde 78’i, hırsızlık ve yankesiciliğin yüzde 71’i, trafik kazalarının yüzde 70’i, işe gitmemelerin yüzde 60’ı alkolden kaynaklanıyor. Bu ‘liste’ye bakınca, “Geriye başka ne kötülük kaldı” diye düşünmez misiniz?
Peki, ‘düşman’lığı tescillenmiş alkole karşı yürütülen ‘savunma’ya ne demeli? Gazetelerde ve sinemalarda gizli ya da açık, alkollü içki remlamlarının hâlâ devam ediyor olmasını izah edebilecek bir ‘yetkili’ var mıdır? Kötülüğün önünü kesmek bu kadar zor mudur?
Yakın zaman önce, iyi niyetinden şüphem olmayan bir milletvekiline bu durumu hatırlatıp serzenişte bulundum. Ne dese beğenirsiniz? “Alkollü içki reklâmlarının gazetelerde yapıldığını bilmiyordum, ilk defa sizden duydum.” Bu cevap karşısında, “Herhalde benimle dalga geçiyor” diye düşünmeden; “Peki o zaman, lütfen bu belâya bir çare bulun, bulunmasına vesile olun” diyebildim.
Alkollü içkileri “gerçek düşman” olarak bilelim ve el birliğiyle bu düşmana karşı mücadele edelim.
28.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|