Kötü alışkanlıkların en kötüsü, gerçekte ‘öldürücü’ olarak isimlendirilmesi gerekirken; nisbeten masum bir isimle ‘uyuşturucu’ diye adlandırılan belâ ve musibet gençlerimizi tehdit ediyor. Yüksek miktarda ‘doz’ kullanılması sebebiyle şok ölümlere de sebep olan bu alışkanlık, son günlerde yeniden Türkiye’nin gündemine yerleşti.
Hafta içinde yapılan bir operasyonla, İstanbul’da uyuşturucu kullanan 50’den fazla kişi gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürü, “Hiç beklemediğimiz kişiler uyuşturucu müptelası çıktı” şeklinde hayretini dile getirmiş. (Sabah, 23 Aralık 2006)
Diğer bütün kötü alışkanlıklar gibi ‘öldürücü/uyuşturucu’ alışkanlığı da bir neticedir. Bütün aileleri, hepimizi tehdit eden bu musibete karşı tedbirli olmalıyız. En büyük yanlış ise, ‘tedbir’i yanlış yerde aramak.
“Kapımızdaki Düşman: Uyuşturucu” adlı bir kitap yazan Başkomiser Zafer Ercan da uyuşturucunun bilhassa gençleri tehdit ettiğini ifade etmiş. “Ne kadar (uyuşturucu) yakalasak yakalayalım, bu işin bitmeyeceğini görmeye başladım” diyen Ercan’ın bu konudaki tesbitleri şöyle:
*Madde bağımlısına nasihat edilmez. (...) Uyuşturucu Kontrol Kurulunun verdiği rakama göre dünyada uyuşturucuda dönen para 429 milyar dolar. Bu rakam varken karşınızda, neyi durduruyorsun?
*Suç oluşmadan önce onu ortadan kaldırırsanız, daha az zarar çıkıyor ortaya. Neden uyuşturucu çoğalıyor? Çok klasik, ama globalleşen dünya diyoruz. İletişimdir kastedilen. Nasıl her şeyin transferi yapılıyorsa, uyuşturucu için de bu geçerli. Kültür transferi gibi, eğlenceyle ilgili de bir transfer geliyor. (Tempo, sayı: 50, 14 Aralık 2006)
Uyuşturucu ve benzeri zararlı alışkanlıkların yayılmasında ‘müziği’ de sorumlu tutan Ercan şöyle demiş: “Ben insanlara müziğine sahip çık diyorum. (...) Bilimsel bir şey, siz hiçbir şey almadan, içmeden bir gece kulübüne giderseniz, oradaki yüksek ses sistemi sebebiyle nabız atışınız 90’lardan 110’a çıkar. Bir de bu mekânlarda maalesef kullanılan uyarıcı maddelerin başında da ecstacy geliyor. Bu amfetamin türevi madde, alındığı zaman insanın bünyesinde etkileşim başladığında uyarıcı özellik yapıyor. Normalde sende olmadığı halde bu madde beynine ulaşır ulaşmaz diyor ki ‘bu enerjini haca.’ Normalde (enerjin) yok aslında. Beynin bu yanlış komutu sebebiyle nabız atışın daha da yukarılara çıkıyor. 140’lara çıkan nabız atışlarından hahsediliyor böyle ortamlarda. Akıl kârı mıdır, afişleri görüyorsunuz. ‘Nonstop parti.’ Hiç dumaksızın parti, yani 24 saat. Normal bir insan evlâdı hiçbir şey içmeden,—alkol dahildir buna—beynini etkileyecek bir uyuşturucu kullanmadan, böyle bir yerde nasıl kalabilir 24 saat? Kalamaz. Böyle bir insan türü yok. Ben alkol de dahil hiçbir şey kullanmadığım için bu maddelere karşı sıfır toleranslıyım.”
“Alkol olmadan eğlence olmaz” anlayışına da karşı çıkan Ercan, “Ben de tip olarak eğlenmeye yatkın bir adamım, ama bunu yaparken uyuşturucu kullanmıyorum, alkol almıyorum. (...) Sigara bile içmiyorum, içseydim bu işi yapamazdım” demiş.
“Kapımızdaki tehlike”yi küçümsemeyelim, geç olmadan ‘kalıcı tedbir’ler alalım vesselam.
25.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|