“Sultan Süleyman’a kalmayan dünya,” haliyle başka ‘sultan’lara da kalmıyor. Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov’un anî vefatı dünya gündemini meşgul etti. Niyazov, kendisini “Türkmenbaşı” ilân etmiş ve bu ünvanla anılıyordu.
Vefatının hemen ardından; halkının kendisini çok sevdiği ve vefatına üzüldüğü yazıldı, çizildi. Bu tesbitlerin doğruluk derecesini bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey var: Yapılan bazı icraatlar çok ve de çok yanlıştı.
Tabiî ki “Türkmenistan” ve “Türkmenbaşı” uzmanı değiliz. Ancak, zaman zaman haberlere konu olan ve vefatından sonra da özetlenen bazı icraatlarının yanlışlığını görmek için ‘uzman’ olmaya da gerek yok. Yanlış olan, söylemesi gereken ‘gerek dost’larının bu durumu Türkmenbaşı’na sağlığında söylememiş olmasıdır. (Yoksa, gerçekleri tüm açıklığıyla söyleyen ‘dost’ları oldu da, ‘onuncu köy’e mi sürüldü, bilemiyoruz.)
5 milyon nüfuslu Türkmenistan’ı 1991’den bu yana yöneten ve 66 yaşında ölen Türkmenbaşı neler yapmış, kısaca bakalım: *Altın heykelini diktirdi. *Kendi ve akrabalarının adlarını ay ve günlere verdi. *Aylara ve meteora kendi adını verdi. *”Ruhname” adını verdiği bir ahlâk kitabı yazdı. Bunu anayasa ilân etti. 3 kez okuyanların doğrudan cennete gideceğini iddia etti. *2001’de kendisini doğum gününde peygamber ilan etmek istedi. Tepkiler üzerine vazgeçti. *11 kilometre uzunluğunda “nehir”, 40 metre yüksekliğinde piramit ve Türkmen masalları oyun parkı yaptırdı. *Kendi adını limanlar, çiftlikler, askerî birlikler ve hatta bir meteora verdi. *Ocak ayı Türkmenbaşı’nın, Nisan annesinin, Eylül ise Ruhname’nin adını aldı. Günleri Başgün, Yaşgün, Boşgün, Ruhgün, Dinçgün diye değiştirdi. *Anne ve babasını millî kahraman ilân etti. Türkmence’de çörek denilen ekmeğe annesinin ismini verdi. *Bir Türkmenle evlenmek isteyen yabancılardan 50 bin dolar alınmasına karar verdi. * “Sıradan Türkmenler kitap okumaz” diyerek Aşkaabat dışındaki kütüphaneleri kapattı. *Arabalarda radyo dinlemeyi, erkeklerin sakal bırakmasını ve saç uzatmasını, altın diş taktırmayı, şarkıcıların “playback” yapması yani banttan şarkı söylemelerini yasakladı. (Sabah, 22 Aralık 2006)
Sıralanan ‘liste’de abartma ya da ‘yanlış bilgi’ler olabilir. Ancak bunların yarısı bile doğru olsa, ortaya çıkan portrenin, yakın çevresi tarafından ‘ciddî ikâz edilmediği’ hükmüne varılmaz mı? Bütün bunlar yapılırken, yakın çevresi de ‘dostları’ “İsabet ettiniz efendim!” mi dedi?
Türkmenistan’daki ‘dost’ları gerek mevki/makam korkusu, gerekse başka sebeplerle bu ikazları yapamadıysa, dünyanın jandarmalığını da yapan büyük devletler ve devlet adamları niye sustu? “Menfaatlerimize zarar gelir” düşüncesiyle, yanlışlar karşısında susmak doğru mudur?
Muhtemeldir ki Türkmenbaşı’nın yaptığı ‘doğru’ icraatlar da olmuştur. Tarih elbet gerçek hükmünü verir. Ancak, Türkmenbaşı ya da benzerlerinin gerçek dostlarının olmadığını söylemek de mümkün.
1985’te dönemin Sovyetler lideri Mihail Gorbaçov tarafından Türkmenistan’daki ‘Komünist Parti’nin başına getirilen Niyazov, Sovyetler’in dağılması sonrası ülkenin ‘tek lideri’ olarak ortaya çıktı. Haberlere bakılırsa, Türkmenbaşı’nın yerine oğlu, ya da koruma müdürü gelebilirmiş. (Milliyet, 22 Aralık 2006)
Umalım ki gelişmeler Türkmenistan’ın menfaatine olsun.
24.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|