Başörtüsüyle ilgili gelişmeler, bir şekilde Türkiye ve dünya gündemindeki yerini koruyor. Türkiye’deki yasakçılar, inatla ve ısrarla ‘türban’ diyerek ‘kanunsuz yasağı’ savunmaya devam etseler de dünyadaki gelişmeler müsbet yönde cereyan ediyor.
Son olarak; başörtülü bir hanımın, Belçika’da belediye meclis üyesi seçilmesi ve başörtülü haliyle yemin ederek göreve başlaması Türkiye’deki yasakçıların ruh halini bozdu. Çünkü Türkiye’deki yasakçılar, yasağın sadece Türkiye ile sınırlı kalmasına razı değiller. Onlara göre yasak, dünya sathına yayılmalı. Bunun için her fırsatta, yasağı ihraç etmek için gayret gösteriyorlar. Nitekim, başörtülü bir bayanın Belçika’da meclis üyesi seçilmesine en çok “Belçika’daki Türk yasak savunucuları” itiraz etmiş. (Başörtülü meclis üyesi bunu şöyle anlatmış: “(Belçika’daki) Bazı Türk gazeteciler polemik çıkarmaya başladı. ‘Belçika’nın Merveleri,’ ‘Seçilirse çok büyük tartışmalar olacak’ gibi yazılar yazdılar. (Üstelik) Bu haberleri yapan gazeteciye böyle bir yasağın olmadığını söylemiştim.”
Arkadaşımız Kemal Benek’in sorularını cevaplandıran “başörtülü meclis üyesi” Mahinur Özdemir şöyle demiş: “(Mensup olduğum parti) Başörtüsü ile ilgili hassasiyetimi öğrenince, ‘Başörtüsü ile ilgili bir konu dahi geçmez. Bizim için sorun değil. Senin böyle aday olman bizim için çok doğal. Sen sonuçta bu toplumun bir parçasısın. Senin aday olman şart. Çünkü belediyede senin gibi bir çok genç kız var’ dediler. Ben ‘başörtüsünü bir mesele yapmak istemiyorum’ dedim. Başörtüsü ile ilgili seçim kampanyasında bir şey demedim. Ama insanlar biliyorlardı. Ben zaten başörtüsünü çıkarmayacaktım. Çok önceden başörtüsü takıyordum. Hıristiyan okulu olan Katolik lisesinde okudum. Üniversiteyi de devlete ait laik bir üniversitede okudum. Üniversitede hiçbir şekilde başörtümle ilgili bir eleştiri almadım. Dolayısıyla hiçbir şekilde de ben ‘Başörtülüyüm, benim hakkım daha çok savunulmalı’ politikası yapmadım.” (Yeni Asya, 19 Aralık 2006)
Dikkat edelim, başörtüsünü bir ‘insan hakkı’ olarak savunan parti, Hıristiyan bir parti. Ayrıca, şu anda meclis üyesi seçilen Özdemir de bütün eğitimi boyunca Belçika’da başörtülü olarak okuyabilmiş. Bunlar dünyanın gerçekleri. Türkiye’deki yasakçıları üzen de bu değil midir?
Başörtüsü yasağının kanunsuz olması bir yana, millet nezdinde de kabul görmediği biliniyor. Yeni olan, ‘yasağı savunanlar’ın bile artık ‘başörtüsüne hayır kampanyaları’ açamıyor olmaları. ‘Sanal ortam’da “Türbana hayır kampanyası” açmak isteyen bir kişi, üyesi olduğu ‘grup’tan destek almak bir yana, ‘tepki’ almış ve kampanyadan vazgeçmiş. “Türbana Hayır Kampanyası [Özür Dilerim]” başlıklı mesaj şöyle: “Değerli kemalist dostlarım, bildiğiniz üzere birkaç gün önce türbana hayır diyen bir kampanya önermiştim, herkesi türbana karşı demokratik bireysel tepki koymaya dâvet ediyordum. En başından beri niyetim laik Türkiye Cumhuriyeti’ne hizmet etmekti, ama bugün sözüne önem vermek durumunda olduğum bazı arkadaşlar kampanyanın doğru olmadığı konusunda beni ikna ettiler. Artık AD sitesinden de ayrılıyorum. Eğer kampanya önerim bir takım olumsuz etkilere sebep olduysa herkesten özür dilerim. Ö.B” (http://ataturkcudusunce.wordpress.com/2006/12/11/turbana-hayir-kampanyasi/)
Türkiye ve dünya şartları, başörtüsü yasağının daha uzun süre devam edemeyeceğini hatırlatıyor. Şimdilik ‘sanal ortam’da özür dileyenler, inşaallah yakın zamanda gerçek ortamda da özür dileyecek ve yanlıştaki ısrardan vazgeçecekler.
20.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|