Türkiye’de tartışılan konular o kadar hızlı değişiyor ki, tam anlamıyla ‘gündem savrulması’ yaşıyoruz. Bir gün, ‘AB yolu tıkandı’ diye yorumlar yapılırken; öbür gün, açıklanan “Kıbrıs planı” ile ‘altın gol’ atıldığı yazılıyor.
Bu ve benzeri gündemler çok sık değişmekle birlikte; ‘değişmeyen gündemler’imiz de var. Bunların başında da eğitim ve aile ile ilgili konular yer alıyor. Televizyon yayınlarının sebep olduğu facialar o hale geldi ki, konuyu hatırlatmaya bile gönlümüz el vermiyor. Toplumun temel direği olan ‘aile’yi hedef alan ve ‘kötü’lüğü kutsayan bu tavra en son örnek; kamuoyunda ‘ahlâksız teklif’ olarak isimlendirildi. Televizyon dizisine göre bir anne, hasta çocuğuna yardım edebilmek için kendisine yapılan—çok afedersiniz—’zina teklifi’ni kabul ediyor.
“Dünyada en çok TV izleyen”ler listesinde ilk sırayı kapan Türkiye’de, bu çirkin tekliften en çok etkilenenler de çocuklar oluyor. Öyle ki, bir ilkokul öğrencisi aynı çirkin teklifi okul/sıra arkadaşına yapıyor. Teklifin duyulması üzerine şok olan öğretmen, acil ‘veli toplantısı’ düzenliyor ve durumun vahameti ortaya çıkıyor. (AA, 6 Aralık 2006)
Öğrenci velileriyle yaklaşık 40 dakika süren bir görüşme yaptığını söyleyen öğretmen, “Velilere çocuklarına gece geç saatlere kadar televizyon izlettirmemelerini, aynı zamanda bu körpecik yavruların ahlâkî yozlaşmadan uzak tutulmasını istedim. Önlem alınmayınca ne yazık ki buna benzer olumsuzluklar yaşıyoruz. Veliler kadar program yapımcılarının da çocukları düşünerek toplum ahlâkını ön planda tutan içerik hazırlamaları gerekiyor” diye konuşmuş. (Yeni Asya, 7 Aralık 2006)
Aslında bu gelişme bir skandaldır ve buna sebep olanlar büyük vebal altındadır. Acaba, okullarımızda kamuoyuna yansımayan kaç tane benzer ‘çirkin hadise’ yaşanmıştır ve yaşanmaktadır? Bu hadiseden sonra TV’leri hâlâ dost bilmeye ve evlerimizin ‘baş köşe’sinde oturtmaya devam edecek miyiz?
Türkiye’nin değişmeyen gündemi bu ve benzeri hadiselerdir. Gelip geçici gündemler yerine, asıl bu konuları tartışalım ve kalıcı çareler bulalım. Daha doğrusu, “Amerika’yı yeniden keşfetmek” yerine doğruluğu ‘test’ edilmiş, makul ve doğru çareleri uygulayalım. Yanlışta inat ve ısrar etmeyelim. Aksi halde her yeni gün yeni ‘çirkin teklifler’le sarsılırız!
*
Gerçek İslâm anlatılsın
Prof. Dr. Guang Pan isimli Çinli bir profesör, Türkiye’yi ‘idare edenler’in dahi görmek istemediği bir gerçeği görüp, şöyle ifade etmiş: “İnsanlar Kur’ân’ı okumuyorlar. Ben okudum. Kur’ân’da birçok yerde uyumdan, hoşgörüden, ılımlı olmaktan, barıştan bahsediliyor. Örneğin Çin’de, İslâmdan bahsettiğinizde insanların aklına hemen Usame bin Ladin ya da intihar komandoları geliyor.” (Nokta, 23-29 Kasım 2006)
İnsanların Kur’ân’ı anlamakta güçlük çekebildiğini, gerçek İslâmı anlatan kitapların sayısının da çok az olduğunu hatırlatan Prof. Pan, Müslüman aydınların insanlara gerçek İslâmı anlatmaları gerektini de söylemiş.
Doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu bütün dünyaya ilân etme vaktidir vesselâm...
10.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|