Sağlıklı hayat için Sünnet-i Seniyye
Kalp krizi ve buna bağlı olarak gelişen kalp yetmezlikleri, günümüz ani ölüm sebepleri arasında yer alan önemli bir sorundur. Bu hastalık, kalbin etrafını çevreleyen ve kalbi besleyen damarlarda meydana gelen tıkanıklık sonucu kalp kasının beslenmesinin bozulması; ve buna bağlı olarak da kalp krizi dediğimiz ani bir olayın meydana gelmesi şeklinde olur. Böylece bir kısmı ölen kalp kası eski performansını kaybeder ve kalp yetmezliği dediğimiz hastalık ortaya çıkar. Tıp dilinde koroner arter hastalığı (KAH) denilen olay işte bu kalbi besleyen damarların hastalığıdır.
KAH’nın oluşması için birtakım risk faktörleri vardır. Bunları geri dönüşlü ve geri dönüşsüz olarak ikiye ayıracak olursak; geri dönüşsüz olanlar: yaş, erkek cinsiyet, ailede aynı hastalık olması gibi faktörlerdir. Bunlar önceden tedbir alınamayan risk faktörleridir. Geri dönüşlü olanlar ise, kanda yağ düzeyinin artması, hipertansiyon (yüksek tansiyon), sigara içme, şeker hastalığı, obezite (aşırı kilolu olma), fiziksel aktivite azlığı gibi risk faktörleridir. Bunlar ise oluştuktan sonra düzeltilebilen ya da, en güzeli, oluşmadan önce tedbir alınabilen faktörlerdir.
20. yüzyılın sonlarında henüz yeni yeni bulunan bu risklere karşı tedbirli olmamız gerektiğini, bundan yaklaşık 1400 sene önce, daha günümüz tıp bilgisinin belki de % 1’ i bilinmezken, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (asm) bizlere hadisleri ile bildirmiştir. Bunlardan özellikle obezite konusuna ayrıntılı bir şekilde değinelim.
Yapılan araştırmalara göre obezite son 20 yılda artmakta ve hayatı tehdit etmektedir. Bu hastalığın başlıca sebebi ise aşırı ve dengesiz beslenmedir. Obezite insan vücudunda başta kalp ve damar sistemi olmak üzere, solunum, sindirim ve hormonal sistem gibi daha bir çok sistemi etkileyen bir hastalıktır. Peygamber Efendimiz (asm), yaşadığı dönemde yetersiz beslenmenin zararına olduğu gibi aşırı beslenmenin de zararlarına dikkat çekmiş ve sahabelerine ve ondan sonra gelecek ümmetine beslenme konusunda önemli tavsiyelerde bulunmuştur. “ İnsanoğlunun midesini doldurmasından daha zararlı bir şey yoktur. Kişiye belini doğrultacak kadar yemek yeter” , “Mide vücudun havuzudur, damarlar mideye gelirler. Mide sağlıklı ise damarlar sağlıklı, mide sağlıksız ise damarlar sağlıksız olarak çıkarlar” buyurmuşlardır.
Tıp bir yandan hastalıkların tedavisinde yeni imkânlar araştırırken öte yandan da sağlıklı bir hayat sürmenin çarelerini arar. Bu alanda en yoğun çalışmalarsa beslenme alanındadır. Çünkü dengesiz beslenme kanser dahil birçok hastalığa sebep olmaktadır. Peygamber Efendimiz (asm) sağlığına çok dikkat ederdi. Yediklerini özenle seçer, çevresine de sağlıklı yiyecekleri tavsiye ederdi. Damar sağlığı üzerindeki yararları ancak günümüzde anlaşılmış olan, kolesterolü az etleri, baklagilleri, sebze ve meyveleri tercih ederdi. Peygamber Efendimizin bu örnek davranışına şu hadislerle şahit olmaktayız. Ebu Musa’dan rivayetle: “ Peygamberimiz (asm) tavuk etini yerdi” Bir rivayette der ki: “ben tavuk eti yediğini gördüm” Ümeyye İbni Zeyd’den rivayetle: “ Peygamber (asm) yemişlerden üzümle kavunu severdi.” Talha (r.a) ‘dan rivayetle: “ Resulullah’ın (a.s.m) yanına girmiştim. Elinde ayva vardı. Bana ‘Ey Talha şunu al ye! Çünkü bu, kalbe rahatlık verir’ buyurdular.” Hayseme bin Esved Abdullah’tan anlatır: Peygamber (a.s.m) buyurdu ki: “ Kur’ân’dan ve de baldan şifa edinin.”
Hadislerde bahsi geçen yiyeceklerin sağlık açısından faydaları günümüzde henüz keşfediliyorken, Peygamber Efendimiz (a.s.m) tarafından 1400 yıl önce sahabeye tavsiye edilmiş olması, Allahü Teâla’nın (c.c) ona bunu ilham etmesinin ve bildirmesinin delillerindendir. Şimdi Peygamber Efendimiz’in (a.s.m) tavsiye ettiği bu yiyeceklerin bazılarının faydalarına kısaca değinelim. Hadislerde şifa kaynağı olarak buyrulan bal insan sağlığı açısından büyük önem taşır. Bu sebeple bilimde ön sıraları alan ülkelerde arıcılık ve arı ürünleri artık başlı başına bir araştırma konusu olmuştur. Balın faydalarını şöyle özetleyebiliriz. Bal, yüksek miktarda asit üretmesine rağmen bir çok zayıf midede dahi kolayca sindirilip hızlı bir şekilde kana karışır ve vücuda çabuk bir enerji kaynağı oluşturur. Ayrıca diğer yiyeceklere baktığımızda onların da kendilerine has bir çok faydaları olmakla birlikte ortak özellikleri olarak lifli olmaları dikkati çekmektedir. Yukarda KAH hastalıklarında risk faktörlerinden biri de kanda yüksek miktarda kolesterol olması demiştik. Lifli gıdalar bu risk faktörünü büyük ölçüde azaltmaktadır. Yine bir başka hadislerinde Resulullah (a.s.m) “Zeytinyağını yeyin ve onunla yağlanın. Zira, o mübarek bir ağaçtandır” buyurmuşlardır. Zeytinyağının kolesterolü arttırmadığı, bilâkis azalttığı bu gün tıp dünyası tarafından bilinmekte ve günlük tüketilmesi tavsiye edilmektedir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki: Sağlığın birçok yönüne hadislerle ışık tutan Peygamber Efendimiz (a.s.m) beslenme konusunda da çok önemli tavsiyelerde bulunmuştur. Özellikle obezite (şişmanlama) konusunda ümmetini uyarmıştır.
|
Dr. Selçuk CANSIZ
10.12.2006
|
|
12. deva
Ey hastalık sebebi ile
Evradından mahrum kalan
İbadetinden yoksun olan
O mahrumiyetten teessüf eden
Çaresiz düşünen hasta
Üzülme
Sana müjde
Sana ne diyor Nebi ötelerden
Tüm ruhunla beni dinle
Müttaki bir mü’min
Hastalık sebebiyle
Yapamadığım daima virdinin sevabını
Hastalık zamanında kazanır yine
Sen mümkün olduğu kadar farzı terk etme
Tevekkül ve sabrın ellerinden tut
Sair sünnetlere mukabil gelir senin
hastalığın
Unut şikâyeti
Daim dursun, Beka bulsun varlığın
Gör ebedî nimetleri
Ve nimetlerle dolu olan cenneti
Zayıfız aciziz
Hastalık anında güçsüz ipeğiz
Biliyoruz bunu ebedî kalacak demir değiliz
Aczimizin lisanı keskin elmas gibi
O zaafın dili kavi çelik misali
Cenâb-ı Hakka duâ için vermiş
Nihayetsiz acz ve zaafı
Dergâh-ı ilâhiyeye el açıp duâ etsinler
Hakkın istediği bu tazarru bu niyaz
Kullar günün bir lem’asını ukbaya versinler
Eğer duâmız olmazsa
Rabbim katında ne ehemmiyetimiz var
Yaratılış hikmetimiz, sebebi kıymetimiz
Kullar, duâ ile yalvarsın istiyor Rabbimiz
Bu emirle semaya açılsın günahkâr
ellerimiz Samîmi duâlar
Tazarru ve niyazlar
Hastalığın meyvesi
Ondan şekva değil teşekkür etmeliyiz
Düşünürsek bu noktayı nazardan
Muhakkak şükrederiz Allah’a
Hastalığın açtığı bu duâ musluğunu
Kapamak yerine
Tüm duygularımızla kanarak içmeliyiz
Not: Annemin, babamın ve tüm masum anne ve babaların bulunmuş oldukları imtihan dairelerini sevebilmelerini, sabırla tevekkül edip muvaffakiyetleri için Rabbime duâ ederim. Tüm Yeni Asya okuyucularına ve çalışanlarına saygılar selâmlar. Yeni Asya okumanın tadını çıkarın.
|
Ömer Faruk TOPÇU
10.12.2006
|
|
Sinsi düşman, koroner kalp hastalığı
Kalp hastalıkları, özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, tüm dünyada ölümlere sebep olma açısından birinci sırada yer almaktadırlar. Bunların başında da kalbi besleyen damarların tıkanması ile meydana gelen ve kalp krizine sebep olan koroner kalp hastalıkları gelmektedir. Özellikle gelişmiş ülkelerde yüksek hayat standartları, sağlıklı beslenme, kaliteli sağlık hizmeti sunumu ve hastalıkların teşhis ve tedavilerindeki baş döndürücü ilerlemelere rağmen kalp hastalıklarından ölümlerde ciddî ve mutlak bir azalma sağlanamamıştır. Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde ise olay endişe verici boyutlara taşınmaktadır. Genellikle ileri yaşta görmeye alıştığımız kalp hastalıkları önceki yılların aksine gittikçe daha erken yaşlarda ortaya çıkmaya başlamıştır. Değişen yaşama şartları, beslenme alışkanlıkları, stres, hareketsizlik, sigara, alkol gibi faktörler ve tüm bu olumsuzlukların eskiye nazaran daha erken yaşlarda başlaması kalp hastalıklarının görülme oranını arttırdığı gibi daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına da sebep olmaktadır. 2000 yılı verilerine göre ülkemizde 2 milyon koroner kalp hastası olduğu tesbit edilmiştir. Mevcut gidişat düzeltilemezse önümüzdeki 10 yılda bu sayının % 75 oranında artacağı tahminlenmektedir.
Koroner kalp hastalıkları son derece sinsi seyirlidir. Bazen ilk belirti bile, ciddî bir kalp krizi olabilir. Bunun dışında genellikle kişi tarafından pek de önemsenmeyen nefes darlığı, halsizlik, çabuk yorulma, hareketle artan göğüs ağrısı gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Temelde önlenemez ve önlenebilir olmak üzere iki ayrı sebep grubu rol oynamaktadır. Yaş, cinsiyet, genetik yatkınlık gibi önlenemez sebepler yanında sigara, alkol, kötü beslenme, şişmanlık, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, hareketsiz hayat tarzı gibi önlenebilir sebepler koroner kalp hastalıklarının önüne geçilebilir sebeplerindendir. Ülkemizde ve ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde özellikle önlenebilir sebepler ön plana çıkmaktadır. Koroner kalp hastalıkları yüksek bakım maliyetleri yanında nüfusun aktif ve verimli bir yaş grubunu etkilemesi sebebiyle ciddî bir ekonomik kayıp oluşturmaktadır. Bu noktada özellikle teşhis ve tedaviden ziyade korunma hedefli stratejiler önem kazanmaktadır.
Korunma stratejilerinde ilk ve en önemli hedef kitle toplumun genelidir. Özellikle koroner kalp hastalığına yol açan alışkanlıklar, yaşama şekilleri, alkol ve sigaranın etkileri, beslenme alışkanlıkları ve şişmanlık, yüksek tansiyonun olumsuz etkileri konusunda halk bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir. Bunun yanında düşük sosyoekonomik düzey sebebiyle gelişebilecek riskler de (kötü beslenme, koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanamama gibi) düzeltilmelidir.
İkinci hedef kitle yüksek riskli insanlardır. Özellikle 40 yaşın üzerinde, şişman, yüksek tansiyonu olan, şeker hastalığı olan, ailevî ya da sonradan gelişen yüksek kan yağları ve kolesterol düzeylerine sahip, spordan ve hareketten uzak bir hayat tarzını benimsemiş kişiler koroner kalp hastalığı açısından risk altındadırlar. Bu insanlar kalp hastalıklarının erken belirtileri, ideal yaşama biçimi, beslenme ve egzersiz gibi konularda hem bilgilendirilmeli hem de düzenli izlem programlarına alınmalıdırlar.
Üçüncü olarak da koroner kalp hastalığı teşhisi konmuş ya da kalp krizi gibi ciddî bir atak geçirmiş kişilerde, hastalığın ilerlemesini ya da tekrarlamasını önlemeye yönelik korunma stratejileri yer almaktadır. Bu hastalar mutlaka düzenli klinik takip ve diyet programına girmeli, tavsiye edilen ilâçlarını aksatmadan kullanmalıdırlar.
Sonuç olarak; gerek maliyet azlığı, gerek iş gücü kazancı ve gerekse de sonuçlarının yüz güldürücü olması bakımından toplumun bilinçlendirilmesine yönelik tedbirler her zaman üstündür. Halkımız koroner kalp hastalığına zemin hazırlayan faktörler, alınacak tedbirler, erken belirtiler, uygun beslenme ve egzersiz tavsiyeleri konusunda bilgilendirilmelidirler. Bu konuda sağlık kuruluşlarına, basın-yayın organlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve sağlıkla ilgili devlet kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. Hepsinin üzerinde ise halkın bu konuya hassasiyetini artırıcı tedbirler gelmektedir.
|
Uz. Dr. Sedâ KOÇ
10.12.2006
|