Bu gün sizlerle, on yaşındaki bir kız çocuğunun babasına yazdığı mektubu paylaşmak istiyorum. Hiçbir yorum, hiçbir ekleme yapmadan. Onların aynasından kendinize bakmanız umuduyla.
Merhaba Sevgili Babacığım,
Yine ben, kızın Rumeysa. Nasılsın? İyisindir İnşallah. İyi olsan bile sana anlatacaklarım kalbini kırabilir.
Babacığım hemen konuya girmek istiyorum. Şimdi diyeceksin ki, her şeyi kâğıda yazıyorsun. Neden mi? Çünkü, karşında konuşamıyorum, ağlayamıyorum, hatta bunları bir kenara bırakalım, sen bu günlerde hiç eve gelmiyorsun biliyorum. Annemle galiba kavgalısınız. Nerden mi anladım? Çok belli oluyor. Eski annem, sevinçli, güler yüzlü, sabırlıydı. Şimdiki hali ise, mutsuz, somurtkan, üzgün. Arada çok fark var.
Baba biz nasıl yaşıyoruz biliyor musun? Biz aile olarak yaşayamıyoruz. Annem kendiyle evli, kendisi bakıyor bize. Sen de işinle evlisin. Sabah saat altı gibi gidiyor gece yarısı geliyorsun. Baba lütfen annemle kavga ettiyseniz barışın, bir daha hiç kavga etmeyin. Bizi düşünün. Bir gün kavga ettiniz ve barıştınız. Tam annem senin için giyinip güzel görünürken, tam işler yolunda derken daha fena oldunuz. Baba annemin gönlünü al. Onu alttan al, buna ihtiyacı var. Bu günlerde morali gerçekten bozuk.
Baba sen parayı neden kazanıyor, işe neden gidiyorsun? Sosyal bir hayatın olsun diye mi? Ailene para getirmek için mi? Teşekkür ederiz, Allah’a şükür para kazanıyorsun, ama aileni git gide kaybediyorsun. Baba eğer aileni, bizleri seviyorsan geç gidip erken gelemez misin? Annemle bizlerle vakit geçirmek istemez misin? Baba bunları yapmanı çok isterdim. En azından eve gelince annemle ve bizlerle ilgilen.
Anneme hediye al, çiçek meselâ. Ama doğru, sen çok meşgul bir adamsın, eve gelemeyecek kadar meşgul. Kalmış ki, hediye alman. Galiba bunlar hayal olacak. Ama hayal olmasını istemem. Annemle, bizimle vakit geçirmeni ve barışmanızı çok isterim. Bir daha hiç kavga etmeyin.
Şimdilik hoşça kal baba.
Kızın, Rumeysa
09.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|