Bir yıl ve dört ay önce sizlerle buradan en zor dönemimi paylaşmıştım. Kanserle yüzleşmenin getirdiği ağır bir ruh haliyle kaleme alınmış satırlarda, iyileşmenin en büyük gücü olan duâ halkasını oluşturmak istemiştim. Sizler bu halkaya katıldınız. O zamandan bu zamana kadar bu duâları ruhumda hep hissettim. Zorluklar karşısında hep sükûnetli ve mütevekkildim. Oysa ben sabırsız ve bir o kadar da aceleci bir ruh haline sahip biriyim. Hastahane kuyruklarına, birimden birime koştururken karşılaştığım tüm olumsuzluklara inanılmaz bir sabır gücüyle karşı koydum. Bu durum hep sizlerden gelen duânın gücündendi. Bunu biliyorum.
Dün tetkiklerim için yine hastahanedeydim. Tüm tetkiklerim sağlıklı ve normal sonuç verdi. Sonuçların duânın gücüyle gerçekleştiğine inanıyorum. Sizlere bunun için teşekkür etmek istiyorum. Bir duâ olması niyetiyle…
Eğer bir kanser hastasıysanız veya yakınlarınızda böyle biri varsa şunu bilirsiniz, Demokles’in kılıcıyla yaşıyorsunuzdur. Hayatta elbette ki, hiçbir şeyin garantisi yoktur. Sağlıklı bir insan, hasta bir insandan önce de bu dünyadan terhis tezkeresini alabilir. Bu ayrı bir durum. Ama ölümcül bir hastalıkla yol almak, insan için daha derin mânâlar ifade eder. Ölümden daha farklı şeyler endişelendirir onu. Ölüm bir vâkıadır hepimiz için. Mutlaktır ve aynı zamanda da vuslattır. Ama insanın hayatıyla ilgili öylesine farklı kaygıları var ki.
Duâlar bizi birbirimize bağlayan ve kalbimizi, duygularımızı, varlığımızı güçlendiren en büyük enerji halkası. Kâinatta tüm mahlukat, dünyadan gitmiş olması veya gelecek olması da önemli değil, birbiriyle alâkadar ve bir zikir, şükür, fikir sofrası oluşturuyor. Herkes buradan kendine göre bir pay alıyor. O halkaya kendi varlığına dair ne elde etmişse o şekilde katkıda bulunuyor. Aslında en büyük derdimiz, ruhumuza olan yolculuğumuz. Ruhumuzdan kalbimize, gönlümüze, aklımıza açılan yollarda yürüyüp, sonsuz olana ulaşabilme cesaretini gösterebilmek. Zaten verilen tüm bu musibet ve hastalıkların arkasında yatan şey de bu. Kulu rıza makamında sınavdan geçirmek. Niyazi Mısrî’nin çok güzel bir mısrası vardır hani, “Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş” Onların dertleri çok daha ulviydi. Ruhlarından yansıyan o ışığın peşinde koşmaktı onların çileleri. Hastalıklar ve musibetler onlar için daha büyük bir nimet ve hazineydi belki de, dertlerine merhem ve katık olan bir vasıta olarak.
Bu gün ben sizlere teşekkür etmek istedim. Yazımın ana gayesi de oydu. Ama duygularım ve satırlarım başka yerlere de dokunmak istedi. Ben de serbest bıraktım onları. Sizlerin duâlarınızı avuçlarınızdan sonsuza bırakıp, benim kalbime yolladığınız gibi…
Son duâ ve son istek, Allah hepimizi ebedî hayatımızda yüzü gülenlerden kılsın…
25.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|