Ne çabuk kurarız bu cümleyi öfkelendiğimiz zaman karşımızdakine. Onu küçümseyip, alaşağı etmek için ilk cümlemiz bu olur. Kendimiz daha üstünüzdür ve de haklı. Çünkü nefis her zaman kendini diğerlerinden daha üstün görür. Üstünlüğün nereden kaynaklandığının adını koyamadan böyle düşünürüz üstelik. Herkes kendini önemser. Bu önemseme ve değer verme de insanın birey olarak şahsî sorumlulukları açısından önemlidir aslında. Ama gel gör ki, bu farklı olmayı üstünlük olarak yansıtmak neye göre ve kime göre üstün olduğunu dahi bilmeden sorumsuzca kullanmak da neyin nesi?
Öfkelendiğimizde ve kızdığımızda karşımızdakini, hiç yerine koyarak, “Değersiz ve önemsiz bir müsveddeden farkın yok” diyerek perişan etmek ilk hamlemizdir. Sonrasında zaten onun kendisini toparlayıp ifade edebilmesi imkânsızdır bize göre. Çünkü hiç yerine konan yüreği, yok sayılan kimliğiyle doğrulup, bize söz söylemesi bile artık bir anlam ifade etmez.
Aslında, “Sen kimsin?” diye çıkıştığımız kişiden önce, kendi kimliğimizi yok saydığımızın farkında mıyız acaba bu öfkeli tutumumuz anında? Çünkü, biz kim olduğumuzu bilsek bu cümleyle karşımızdakini itap etmeyecek kadar asil ve vakur bir duruş sergileyebiliriz. Biliriz ki, hepimiz insan olarak en muhteşem şekilde yaratılmış ve Allah’a muhatap birer kuluz.
Rabbimiz bile, bizleri, “Sizler kimsiniz ki?” diye itap etmezken, hepimize rahmetiyle eşit muâmele ederken, bizlere ne oluyor ki, karşımızdakine, “Sen kimsin ki?!!’’ diyebiliyoruz.
Hayata yüklediğimiz anlam ve duruş, çok ince nüanslarda gizli. Her tutum ve davranışımız yüreğimizin olgunluğunu ele verir. İnsan olarak varlığımıza ne kadar yakınlaştığımızın bir nişanıdır.
Hepimiz farklı, ama hepimiz eşitiz. Bizler ki, “Üstünlük ancak takvadadır” diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Takvanın ise kimde olduğunu kim bilebilir ki Ondan başka? O halde karşımızdakini böyle hiçlikle itap etmeden önce kendi yüreğimize öncelikle bakmamız gerekmez mi?
Hem aynı şey bizim için de geçerli. Birinin bize aynı cümleyi söylediğini düşünürsek bunun ne kadar da yıkıcı bir itham olduğunu hissetmiş ve görmüş oluruz.
Eğer bize biri bunu söylerse de, “Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan çekip giderler” (Furkan Sûresi:72) âyetini hatırlayarak o kişinin yanından uzaklaşmak bize en yakışan davranıştır. Zira Şeytanın en sevdiği şeylerden biri de kibir ve öfkedir. Bu cümledeyse kibir ve öfke vardır. Kibir ve öfkedense Allah’a sığınmak ne güzel bir duruş ve tercihtir.
18.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|