Ömür boyu vücudun fiziksel hayatiyetini devam ettirmesinin vesilesi olan ve günde ortalama yüz bin defa bedene kan pompalayan kalp, çeşitli faktörlerin de araya girmesiyle bir çok kimsede hastalığa yakalanır. Kalp hastalıkları zamanında teşhis ve tedavi yapılmazsa ölümle sonuçlanabilir.
Kalp yetmezlikleri bu hastalıkların başında gelmektedir. Normal şartlarda kalp mevcut gücünün onda biriyle çalışır. Onda dokuzu fevkalâde hallerde kullanılır. Koşma, ateşli hastalıklar ve havasız kalma gibi olağan dışı haller kalbin daha hızlı çalışmasına sebep olur. Akciğer ve böbreklerde meydana gelen uzun süreli ârızalar özellikle kalbi yorar ve zamanla kalp kaslarının gücünü kaybetmesini netice verir. Bu durumda, kalp kanı yeterince pompalayamaz veya gönderdiği kanı geri ememez. Kalp kaslarının gevşemesinden kaynaklanan bu hastalığa kalp yetmezliği denir. Bu duruma, kalp kapaklarında meydana gelen ârızalar, kalp kası iltihapları, ağır grip vak’aları, tansiyon hastalıkları ve kalp damarlarında oluşan daralma ve kısmî tıkanmalar da sebep olur.
Vücutta dolaşan kanın giriş kapıları olan sağ ve sol kapaklarda oluşan ârızaların en önemli sebebi, kalp kapaklarının iç derisine mikropların yerleşmesidir. Bu mikroplar kapakları büzer ve normal açılıp kapanmasını engeller. Akut eklem romatizması da kalp kapaklarını bozan faktörler arasındadır. Zamanında fark edilen kalp kapağı hastalıkları ilâçla tedavi edilebilir. Geciktiği takdirde kapalı veya sun’î bir âlet koymakla tedavisi yapılabilir.
Kalbin en önemli hastalıklarından biri de, kalbi besleyen koroner damarların tıkanmasıdır. Vücuda temiz kanın gönderildiği aort atar damarı kapağının üçlü perdesinin dibinden çıkan ve ağaç dalları gibi kalbin her tarafına yayılarak kalbi besleyen bu damarlar tıkandığı zaman, kalp fonksiyonunu yerine getirmede zorlanır. Damarların kalın bölgelerindeki tıkanmalar daha tehlikelidir. Küçük dallarındaki büzülme ve tıkanmalar hafiftir. Kollateral damar denilen bu ince dallardaki tıkanmayı kalp başka taraftan yapılan beslenmeyle telâfi eder.
Kalp damarlarının büzülmesine kalp spazmı, tıkanmasına da infarktüs adı verilir. Kalp kası hücreleri ile birlikte, minik bir kompüter gibi çalışan sinir hücrelerinin iç içe olduğu kalbimizde, maddî sebeplerin yanında aşırı üzüntü ve stres halleri de damarların büzülmesine ve tıkanmasına sebep olduğu bilinmektedir. İnançtan kaynaklanan Allah’a tevekkül ise, stres ve üzücü olaylar karşısında metanetle direnmenin ilâcıdır. Aşırı hırs, kin ve nefret duyguları taşımak yerine, sevgi ve merhamet hislerinin bulunması da ayrı bir ferahlık kaynağıdır. Kalp damarlarının büzülme ve tıkanmasına sebep olanların başında ise, kandaki yağlanma gelmektedir. Aşırı ve yanlış beslenme ve hareketsiz bir hayat kandaki yağın yakılmasını engeller. Kandaki yağ miktarı artar. Buna “lipid ve kolestrolün yüksekliği” denilir. Yağlanmanın artması zamanla kalbi besleyen koroner damarların büzülmesine veya tıkanmasına sebep olur. Daralan veya tamamen tıkanan damarlar, ya balon sistemiyle açılarak stend denilen bilezikler takılmak suretiyle, ya da by pass ameliyatıyla bacaktan veya koldan alınan damarlarla tıkanan damar değiştirilerek kalbin normal çalışması temin edilir.
Kan basıncıyla ilgili tansiyon denilen kalp hastalıkları da vardır. Tansiyon düşüklüğü veya yüksekliği anlamındaki kan basıncı düzensizlikleri hem kalbi, hem damarları ve böbrekleri, hem de vücudun bütün noktalarını olumsuz yönde etkiler. Normal bir insanda büyük tansiyon 120 mm, küçük tansiyon 80 mm’dir. Çeşitli sebeplerle büyük tansiyonun yükselmesi tehlikeli olduğu gibi, küçük tansiyonun 100 mm’yi geçmesi daha tehlikelidir. Kalben vücud dokularına yayılan kan basıncına büyük, dokulardan kalbe dönen kirlenmiş basıncına da küçük tansiyon adı verilir. Çok çeşitli sebeplere bağlı olarak, hassas bir denge ve düzende yaratılan bu sistem bozulduğu zaman, kalp yorulur, böbrekler bozulur, damarlar sertleşir, vücudun her bölgesinde ârızalar görülmeye başlar. Böyle olumsuz sonuçlarla karşılaşmamak için, sağlam bir iman, tam bir tevekkül ve yaratılışın anlamına uygun ibâdetle geçen bir hayat yaşanmalıdır. Her şeye rağmen tansiyon hastalığına yakalanmışsa, doktor kontrolünde uygun ilâçlar alınmalı ve bu hastalık katiyen hafife alınmamalıdır. Çünkü, her zaman âni ölümlere sebep olabilir.
Mânevî kalbin hastalanmasına sebep olanlar ise; günahlar, isyanlar ve inkârdır. En tehlikeli hastalık da budur. Çünkü, maddî kalbin hastalıkları nihayet bu dünyevî hayata zarar veya son verir. Mânevi kalbin hastalanması ise, milyonlar senelik ebedî bir hayatın mahvına sebep olur. Bu mânâlara açıklık getiren Bediüzzaman: “Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevi yılan olarak kalbi ısırıyor”1 der. Cenâb-ı hak Kur’ân-ı Kerim’inde “Doğrusu, onların kazandıkları günahlar, birike birike kalplerini kaplayıp karartmıştır”2 diyerek dehşetli bir sonucu haber vermektedir.
Evet, çok hassas bir denge ve düzen içinde yaratılan maddî ve mânevî kalbimizin sahibinin emir ve yasaklarına göre yaşamak, dünya ve âhiret saâdetinin temel taşıdır.
Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 21
2- Mutaffifin Sûresi: 14
15.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|