Bu fani dünyada beni ebedî bir âleme namzet edecek bir dünya arayışı içindeyim. Bir çok hazine arayıcısı gibi ben de aramanın tiryakisi mi oldum bilemiyorum? Ancak durmadan “Arayan Mevlâsını bulur” diyerek dağ bayır demeden arıyorum, hakikatın dürbünüyle etrafı usanmak bilmeyen bir tavırla tarıyorum…
Yer küresi üstünde yaşayan her bir insanın ayrı bir dünya olduğu âlemimizde, bizleri dünyanın fanilikleriyle avutacak yaşantılar oldukça fazladır ki, kendi insânî benliğimi onlardan kurtarmak için arayışımın hiç bitmemesi gerektiğine inandırmışım kendimi. Bu sebeple gerçek güzelliklerle bezenmiş dünyaları bulup onlardan kuvvet almak için her an arayış haleti içinde olmaya çalışıyorum.
Benim aradığım dünyalarda yaratılış sırları en güzel bir şekilde kendini gösterecek, orada sapmalar görülmeyecektir. Oraların, insan yolculuğu için lüzumlu olan yolları düz ve doğru olacak, nizam ve kaidelere uymanın insana huzur ve güven veren esintileri o yollarda havaya hâkim olacaktır.
Pürüzsüz yaşantıların hükmettiği dünyalardan alabileceğim destekle ancak dünyamı yaşanabilir hale getirebilirim diye düşünüyorum. Direksiyonu nefsin ve gururun elinde olan dünyaların dünyama karanlık gölgeler düşürmemesi için dikkatli olmam gerekir diyerek adımlarımı itina ile atıyorum.
Akıl ve kalbin Yaratıcıya yönelik istikametlerinin dünyamda güven verici safhalar oluşturduğunu çoğu zaman hissediyorum. Bazen hissetmekle kalmayıp yaşadığımı da müşahede ediyorum. Bu sebeple arayışımın hiç bitmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Manevî iklimin esintileriyle kirli havalardan korumaya çalıştığım dünyama, dünyaya yönelik her bakışın zarar verebileceği endişesinin hiç bende tükenmemesini diliyorum. Bu sebeple bir çok dünyaları sevmiyorum. Daha doğrusu bir çok dünyalarda hükmünü sürdüren dünyevî duygulardan ürküyorum. İstiyorum ki Rabbim beni o rızası haricinde olan duygulardan korusun.
Bütün korkum değersiz metaların dünyama hâkim olmasıdır. Bana verilen emaneti masumiyet sınırları içinde kalarak sahibine teslim etmek en büyük arzumdur. Bu arzumu yerine getirdiğim ölçüde dünyamdaki bütün karanlıklar aydınlıklara dönüşüyor. Böyle zamanlarda, bütün ağırlıklardan kurtulup sonu olmayan fezada güven içinde uçan bir kuşa benzetiyorum kendimi.
Bir çok dünyaları harap eden sârî hastalıklardan korunmanın ehemmiyetini çoğu zaman düşünüyor ve bütün düşüncelerime hep bu mânâların hâkim olmasını istiyorum. Yani en büyük endişemin mânevî hastalıklara yakalanma ihtimali olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple endişelerimi seviyorum. Tâ ki, şifabahş ilâçlara her an müracaat edeyim, sapkınlık içinde olan dünyaların öldürücü rüzgârlarına kapılmayayım.
Yaratıcımın dünyamın her tarafındaki hakimiyetini, kör hissiyatlarıma ve zalim nefsime kabul ettirmek zorundayım. Geçici heveslerin hücrelerimdeki kalıntılarını bir an önce temizlemeliyim. Temizlemeliyim ki, sevginin mecrasını gerçek Sevgiliye yöneltebileyim. Aksi takdirde dünyaları cehenneme çeviren düşman duygular dünyamı da istilâ etmeye çalışacak. Zamanın, güzel ve ebede yönelten duygularını esir alan müstevlilerin yayılmacı politikalarına, dünyalarını huzur iklimlerinde yaşatmak isteyen herkes karşı koymak zorundadır.
Hiç olmazsa sevgi deryasına dalan küçük bir balık gibi kendimi hissetmeliyim. Hiç olmazsa aydınlık semalarda kanadı kırık bir kuş gibi uçabilmeliyim. En azından kara topraktan çıkıp nazarlara Yaratıcısının kudretini sunan bir ot parçası gibi olabilmeliyim. Ve nihayet onlar gibi dünyalardan geçip sevgi atmosferinin bir köşesinde kendime bir yer edinmeliyim. Daha doğrusu, bana verilen insanlık emanetini muhafazada azamî gayret göstermeli ve yaratılanların en güzeli makamına olan liyakatimi ortaya koyabilmeliyim.
13.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|