Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Anlaşılması zor saplantılar



İnsanlar çoğunlukla fiil ve hareketlere, faydaları ve zararları cihetinden bakmaktadır. İnsan yaratılış icabı hep faydalı olandan yana olmakta, zararlı olanın da karşısında olmak istemektedir. Ama, bazen de bakarsınız ki, zararlı olduğu kesin olan bir kısım alışkanlıklar bazılarınca, medeniyetin bir parçası olarak kabul edilmekte, onun yasaklanması devletin saygınlığına bir darbe olarak değerlendirmektedirler.

Günümüzde insan sağlığına zararlı olduğu hemen herkes tarafından kabul edilen sigara, dünyanın neredeyse bütün medenî ülkelerinde kullanılması yasaklanmaktadır. Elbette bu takdir edilecek bir davranıştır. Gelgelelim ki, sigaradan çok daha zararlı olan ve insan hayatı üzerinde daha fazla tahribatlara sebep olan alkollü içeceklerle aynı şekilde mücadele edilmemektedir. En azından bu durum ülkemizde daha açık bir şekilde görülmekte, hatta içki yasağı söz konusu olduğu zaman bazıları adeta küplere binmektedir.

İnsanın beynini uyuşturan, beyin hücrelerinin tahrip olmasına sebep olan, karaciğer ve mide başta olmak üzere insanın bir çok organına açık bir şekilde zarar veren, ayrıca insanın sosyal ve aile hayatını önemli ölçüde tehlikelere maruz bırakan alkollü içkilerin sigara kadar kara listeye alınmaması düşündürücü değil midir?

Geçtiğimiz günlerde her gün memleket mukadderâtı üzerine kalem sallayan bir köşe yazarı, günlük makalesinde “İçki yasağının yaygınlık kazanmaması”nı saygın devlet olmanın şartları içinde saymıştı. Bu sayın yazar gibi düşünen çok kişinin toplumumuzda yaşadığı bir vakıa. Meselâ içki ile ilgili en ufak bir sınırlama söz konusu olduğu zaman kalemleriyle kıyameti koparan bir çok yazar müsveddesi toplumumuzda bulunmaktadır ne yazık ki…

Düşünüyorum ve diyorum ki, acaba sigara da içki gibi İslâm’ın yasakladıklarından olsaydı, bu insanlar bazı mekânlarda sigara içilmesinin yasaklanmasına karşı çıkmazlar mıydı? İnanıyorum ki işin püf noktası burada bulunmaktadır. Yani, “Madem içki içilmesi dinî bir yasaktır ve üstelik İslâm dini tarafından en büyük günahlar içinde zikredilmiştir, o zaman toplumdaki dinî tesiri kırmak ve dincilere cesaret vermemek için içki mutlaka her yerde kullanılmalı ve en küçük bir sınırlama getirilmemelidir. Üstelik içki içmeyi saygın olmanın bir şartı haline getirmeli… Sigaraya gelince, bu alışkanlık hakkında İslâm dininin açık bir hükmü bulunmamaktadır. Bu sebeple sigarayı yasaklamak dinin naslarını doğrulamak anlamına gelmemektedir…” İşte zihniyet budur. Hatta bazıları, içki içmeyi yaygınlaştırmak suretiyle laikliği koruduklarına inanmaktadır.

Şimdi oturmuşuz, neden bir türlü sıkıntılardan kurtulamadığımızı, toplumsal barışı sağlamadığımızı sorgulamaktayız. Hatta bazıları bunu içki masasında sarhoş kafa ile bile yapmaktadır. “Yahu bu dinciler olduğu sürece ilerleyemeyiz. Haydi şerefee…” diye kadeh tokuşturmaktadırlar. Kafaları o kadar dumanlar içinde kaybolmuştur ki, gözleriyle ve çalışamaz durumdaki akıllarıyla ne kadar gülünç bir duruma düştüklerini görememektedirler. “Her şeyi akıl ile halledeceğiz” diyenlerin alkollü içeceklerle beyinlerini uyuşturmalarını ve adeta akıllarını rolantiye almalarını büyük bir ibretle seyretmekteyiz. İşimiz sarhoş kafalara kaldıysa, huzur için daha çok bekleyeceğimiz kesindir. Ama işimizi hiçbir zaman akıldan istifa eden sarhoş kafalılara bırakmayacağız ve onlar şişelere beyinlerini hapsederken, bizler aklın aydınlanması ve kalbin huzura kavuşması ile geleceğimize emin adımlarla ilerleyeceğiz. Rusya başta olmak üzere dünyanın bilhassa Batı ülkelerinde yaygınlaşan içki kullanımının toplumları sarstığını ve işe yaramaz alkolik bir neslin ortaya çıktığını gören yetkililerin, bu konuda bazı tedbirlere başvurma ihtiyacını duyduklarını bilmekteyiz.

Buna karşılık, insanımızın İslâm inancından dolayı alkollü içkilerden uzak kalması toplumumuzun bugün bir çok değeriyle ayakta durmasına sebep olmuştur. Bu durum ne yazık ki bazılarını rahatsız etmekte ve nerede toplum değerlerini tahrip eden bir alışkanlık varsa ona sahip çıkmaktadırlar. Yine iş geliyor “imtihan dünyası” gerçeğine dayanıyor. Bizim burada yapabileceğimiz bir şey yoktur. Zira “Rızasıyla zarara girenlere acınmaz”.

24.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.10.2006) - Bu kaçıncı bayramınız?

  (17.10.2006) - Hayallerin nimet olduğu bir zaman

  (16.10.2006) - Nefsin aldatmaları

  (10.10.2006) - Şeytanları taşlamak

  (09.10.2006) - Kadının değerini kimler düşürüyor?

  (03.10.2006) - Zihniyetler çarpışması

  (02.10.2006) - Kendini beğenmek

  (25.09.2006) - Kazanma zamanı

  (19.09.2006) - Duruşumuz

  (18.09.2006) - Din ikinci planda olmayı kabul eder mi?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004