Bugün bir ay süren nefis imtihanının ardından Rahman olan Âlemlerin Rabbi’nin bizlere hediye ettiği bayramın mutluluğunu yaşama günü. Her iftar vakti gün boyu yaşanan sabır sınavının ardından iftarlarla yaşanan bayramlar Rabb’imizin bizlere günlük hediyeleriydi. Ay boyu sabretmenin ardından aylık hediyemiz olan bayram ile Rabb’lerine birlik ruhu ile yönelmişlerin her iftar vakti ve seherlerde sahurlar ile Zat-ı Zül’cemal’den hep birlikte emir bekleyenlerin bu birlik ruhunu yaşamaları vakti. Bu ruhun bütün kâinata yansıtılması ve tevhit hakikatinin aynı Terbiye Edici’nin emri ile hareket ediyor oluşun, varlığın tamamına yansıdığı bir atmosfer.
Bu atmosferin etkisi, bütün ruhlarda hissediliyor. Kâinat adeta bu zaman kesitlerinde uyum sağlamak ve bütün enstrümanlarının birbiri ile ses ayarı yapmak ve ardından, hep birlikte “Allah u ekber” demenin ruhları galeyana getiren ve kalplerin ta derinliklerini titreştiren güzelliğini yaşıyorlar. Belki bu birliktelik ruhunu musiki san'atının estetik zemininde hisseden Itri’nin gönlünden yansıyan nağmeler uhrevi âlemlerden yansıyor. Bu nağmelerin de hissettirdiği gibi kuşatıcı bir azamet, kibriya, rububiyet her gönül telini derinlerde titreştiriyor.
Aslında, Ramazan bu ruh haline hazırlık dönemi olarak kabul edilebilir. Kâinatı İdare Eden’i varlıkların her an karşılaştıkları ihtimaller içinde hangi yönü takip edeceklerini Gösteren’in hissedildiği ay. Bu hissediş Ramazan’ın her geçen günü daha belirginleşip bayramda zirveye ulaşıyor olmalı. Bu, aslında var olan her şeyi içine alan bir hissediş. Şuur sahipleri ile birlikte kâinatın ortak ruhuna ve alt yapıyı teşkil eden kuşatıcı bilinçaltına yansıyan bir hissediş. Yani küçültülse bir insan olacak kâinatın hissedişi. Dolayısı ile varlık âlemindeki her şey, zerreleri ile bu kuşatıcı etkinin titreşimine kapılıyorlar.
Bu yüzden, bu dönem içinde dile gelen bütün tehlil ve tekbirler kuşatıcı ruhtan gönüllere yansıdığı için dile geliyor. Sanki bütün bu ilâhî nağmelerle hissedişler büyük bir insan şeklindeki kâinatın her tarafı kuşatacak şekilde dile getirişinin ardından mağara misali açılmış ağızlardan yankılanmaları. Bir ay aynı kaynaktan emir alma ruhunu gittikçe belirgin şekilde hisseden ruhlar, aynı nağmeleri tek kaynaktan yansır şekilde dile getirmenin güzelliğini yaşıyorlar. Belki de bayramın en belirgin güzelliği bu birlikteliğin hissedilmesi. Bu hissediş, sosyal hayata da yansıyor. Kardeşlik, dayanışma, yardım, diğergamlık gibi tevhit ruhunun beşeri yansımaları çok daha belirgin hale geliyor. Bu hal sonsuz gibi algılanan uzay boşluğunu ve bütün âlemleri kuşatan birlik ruhunun dünya adındaki küçük gezegene yansıması şeklinde kabul edilmelidir. Bu küçücük gezegeni paylaşmakta sıkıntı yaşayan sakinlerinin barış içinde bir mekân oluşturmaları da ancak bu ruhun daha belirgin şekle gelmesi ile mümkün olacaktır. Bütün sıkıntı ve kavgaların kaynağı ve asırlardır insanoğlunun en büyük problemi olan savaşların sebebi bu ruh halinden uzaklık olmalı. Ramazan varlığın aslını teşkil eden bu ruh haline tekrar dönüş, yani aslına yöneliş idmanı. Bayram ise bu hissedişte ulaşılan noktayı kutlama, mutluluğunu yaşama anı.
Ramazan’ın bir başka anlamı da Kur’ân’ın yeryüzüne inişine şahitlik, bu anı yeryüzünün güneş çevresinde dönerken aynı çizgiye geldiği yıldönümünde tekrar hissetmek zamanı. Dolayısı ile bizzat kendi kelâmı ile bizleri muhatap alan Rabbimiz’i o kelâmı bizlere taşıyan Cebrail’ (a.s.) ve bizlerin içinden bir elçi olan ve kuşatıcı ruhu, nur-u Muhammedî (a.s.m.) ile bütün bu mânâları âlemimize taşıyan Hazret-i Muhammed’i (a.s.m.) daha yakından hissetme anı. Kalplerimiz ve bilinçaltı zaman ve mekân sınırlılığından bir nebze kurtulan ya da kurtulabilen özelliklerimiz.
Dolayısı ile kalp ve bilinçaltı alanında geçmiş zamanlara Asr-ı Saadete gitmemiz ve o anın duygularını aynen ona şahitlik şeklinde yaşamamız mümkün. Bu boyutu ile bayram hayatımızın anlamlanması ve vücuda gelmesinin sebepleri olan Rabb’imiz, Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ve Cebrail (a.s.) ile görüşme ruhunun mutluluk anı. Hayatın çetrefilli yol ayrımlarında bize ışık tutacak bir kılavuzu âlemlerimize ulaştıran bir zeminde hissedişimizin mutluluğu ve emniyetini hissedişin coşkusu. Bu hal kâinatın geneliyle, bütün zerreleri ile birlikte hissediliyor. Bu sebeple tevhit duygusunu galeyana getiren ve bu galeyanın “Allah u ekber” nidaları ile ancak teskin olabildiği bir an.
Oruçla bir ay daha belirgin şekilde Rab’lerine yönelenler, Hazret-i Muhammed’i (a.s.m.), Cebrail’i (a.s.m.) ve bütün melekleri daha belirgin hissedenlerin ve bu mânâlar dışındaki her şeyden el etek çekme niyetleri ile bir ölçüde melekleşenlerin mutluluk anı olmalı bu bayram. Saflaşmış gönüllerdeki bu hissediş mutlaka varlığın geneline sirayet edecek bütün zerrelerin titreşimini etkileyecektir.
Dileyelim ki mü'min kalplerde yansıyan bu mânâlar ve bu birlik coşkusu bütün kâinatı kuşatsın. Her gönlün küllenmiş güzelliklerinin üzerindeki kirleri silip süpürsün. Katılaşmış gönülleri yumuşatsın. Yani bütün kâinatı kuşatan bir birlik duâsına dönüşsün.
23.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|