- Hastahaneye kaldırılmış…
- Yok yok, hastahaneye kaldırılmamış, hasta ziyaretine gitti…
- Yok ya tansiyonu yükselmiş, hastahaneye gitmiş.
- Oruçtandır! Hayır hayır, kalp krizi geçirmiş.
- Yok ya, kalp spazmı geçirmiş.
- Ya nereden çıkarıyorsunuz şimdi arkadaşlar söyledi, Başbakan Meclis’e girmek üzere…
- Hastahanedeymiş, kan şekeri düşmüş, baygınlık geçirmiş.
- Hayır, Meclis’e girmiş, protokol kapısının önünde aracının camını kırıp çıkarmışlar, oradan hastahaneye götürüyorlar…
***
Bu sözler Salı günü saat 11.20 civarında gazetecilerin kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda geçen cümleler. Başbakan Tayyip Erdoğan’ı dinlemek için Salı günü grup toplantı salonundaydık. Saat 11.00’de yapılacağı duyurulan grup toplantısı 11.20 olmasına rağmen başlamamıştı.
Gazeteciler de kızmaya başlamış, “11.00’de başlanacak deniliyor. Yarım saat oldu kardeşim, niye başlamıyor. O zaman 11.30 desinler” diye söyleniyorlardı. O sırada basın locasında değil de, aşağıda olan gazetecilerde bir hareketlenme oldu.
Oturumu yöneten Grup Başkanvekili Sadullah Ergin de yerinden kalkıp dışarı çıkmıştı. Biraz sonra gelip, “Başbakanımız küçük bir rahatsızlık geçirmiş. Bunun için grup toplantısını yapamıyoruz” dedikten sonra oturumu kapattı ve hemen dışarı çıktı.
***
Gazeteciler, aralarında tartışırken, herkes kulise çıkmış, olayı öğrenmeye çalışıyordu. Yüzlerde bir tedirginlik ve şaşkınlık gözleniyordu. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Milletvekilleri sağa sola telefon ediyor, gazetecilere başbakanın durumunu soruyorlardı. Tam bir panik havası hâkimdi.
Sonradan öğrendik ki, esas panik Başbakan’ın arabasının başında yaşanmış. Koruması ve şoförü Erdoğan arka koltukta baygınlık geçirince dışarı çıkmışlar, zırhlı makam aracı otomatik olarak kilitlenmiş ve başbakan içerde kilitli kalmış balyoz yardımı ile camlar kırılıp başbakan hastahaneye yetiştirilmiş…
Erdoğan’ın yorgunluğa bağlı olarak kan şekerinin düşmesinden kaynaklanan rahatsızlığı sonucu hastahanede 9.5 saat kalıp evinde iki gün istirahat ettikten sonra ailesiyle tatili geçirmek üzere önceki gün Muğla’ya gitti. Başbakan’a “geçmiş olsun” diyoruz. Umarız, bayram tatilinden sonra sağlıklı bir şekilde işinin başına döner. Ancak görünen o ki, artık “yoğun” temposuna doktorları ve çevresi de dikkat edecekler…
Bu konuda her şey yazıldı çizildi. Bu yüzden fazla detaya girmek istemiyorum. Burada AKP Milletvekili Feyzi Berdibek’in hastahanenin yanındaki inşaattan aldığı ve başbakanın makam aracının camını kıran balyozun gerçek olup olmadığını da tartışmak istemiyorum.
Dikkat çekmek istediğim husus, başta yazdığım diyaloglara bakıldığında gazetelerin nasıl haber yaptıklarının ortaya çıkması…
Neyse ki, bu söylentiler ertesi gün gazetelere pek yansımadı. Ama daha önceki birçok olayda gazeteciler arasında konuşulan dedikodu ve söylentiden öteye geçmeyen yalan-yanlış bilgiler bir şekilde gazetelere yansıyor.
Bu yalan yanlış haberlere özellikle Ramazan ayı içinde çokça şahit olduk!
***
Not-1: Dünkü “Demokrat olabilmek” başlıklı yazımız üzerine Anavatan Partisi Basın Danışmanı Yasemin Kök Hanım aradı. Yazımızın geneline katıldığını ancak, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın Mehmet Ağar’ın, “Dağda silâhla gezeceğine, düz ovada siyaset yapsın…” sözünün af anlamına geldiğini söylediğini, Mumcu’nun da bu değerlendirmeyi desteklerken, bu sözlerinin altına imza atacağını belirttiğini yoksa Genelkurmay Başkanı’nın siyasetçileri eleştirmesini doğru bulmadığını aktardı. Mumcu’nun uzun konuşmalarında bu durumun “gözden kaçtığını” dile getirdi.
Not- 2: Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik eder, bütün insanlık için hayırlar getirmesini dilerim. MK
22.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|