Geçen hafta “Ramazan’ın son sekiz günü” diyorduk. Göz açıp kapayıncaya kadar bir hafta daha geçti ve son güne geliverdik.
Artık teravih yok. Son sahuru yaptık. Son iftar bu akşam. Mukabeleye gidenlerimiz, ferdî olarak hatim indirenlerimiz veya cüz paylaşarak toplu hatimlere katılanlarımız bugün son cüzlerini okuyup dualarını yapıyor.
Zekât ve fitreler muhataplarına ulaşıyor.
Yarın bayram. Ramazan akşamları iftar vakitlerinde yaşadığımız sevinci, yarınki bayram coşkusuyla tamamlayacağız inşaallah.
İman ve İslâmın hayatımıza kazandırdığı bu güzellikler için ne kadar hamd etsek az.
Bugün arefe günü. Yarın bayramı karşılayacak olmanın heyecanı ile, on bir ayın sultanı Ramazan’a veda etmenin hüzün ve burukluğunun birbirine karıştığı gün.
Günlerdir büyük camilerde teravih aralarında seslendirilen “Elveda Ramazan” kasideleri, bu ayrılık hüznünü terennüm ediyor.
Yarın bayram namazında getireceğimiz tekbirlerle de, oruç ayındaki kulluk görevlerimizi başarıyla tamamlamanın coşkusunu izhar edeceğiz.
Cenab-ı Hak ömrümüzü son ânına kadar bu mânâlar çerçevesinde yaşamayı ve son nefesimizi de bu çizgide vermeyi nasip etsin.
Tabiî, Ramazan’ın ferdî ve sosyal hayata “dünyevî” cihetten de getirdiği birçok güzellik var ve bunları tek tek sıralamaya kalksak bu köşeye de, bu sayfalara da sığdıramayız.
Ama asıl olan, Receb ve Şaban aylarını da içine alan Üç Aylar kapsamı içinde, lâtif teşviklerle tırmandırılan bir manevî yükseliş sürecinde, fâni ömür dakikalarını bâkileştiren “uhrevî ticaret mevsimi”ni yaşıyor olmamız.
Kur’ân’ın her bir harfi için katlanarak artan, otuz binlere, elli binlere ulaşan sevapların verileceği müjdesi, bu ticaretin ne kadar kolay ve ne kadar kârlı olduğunu gösteriyor.
Ahirzamanda hizmet veren Kur’ân ehline bahşedilmiş orijinal bir ikram-ı İlâhî olan “şirket-i maneviye” ve “iştirak-i a’mal-i uhreviye” sistemi bu manevî kazançları maddî kıstasla ölçülemeyecek boyutlara ulaştırıyor.
Kur’ân tilâvetine sair ibadetlerin, zekât, fitre ve sadakalarla bilumum hayır ve hasenatın eklenmesi sonucu ortaya çıkan manevî bilanço ise beşer havsalasını tümüyle aşıyor.
Bu mânâlarla iç içe tutulan oruçların sadece mideyle sınırlı kalmayıp herkese bütün organ ve duygularını kuşatan bir manevî disiplin kazandırmasıyla elde edilecek iç tekâmül, muhtaçlara verilen iftar davetleri, erzak yardımları, zekât, fitre ve sadaka gibi vesilelerle dışarıya aksederek, Ramazan’ın hem bireyi, hem toplumu birlikte kucaklayan müşfik yüzüyle hemhal olmamızı netice veriyor.
Evet, Ramazan günlük hayatımızın en ince ve derunî noktalarına kadar nüfuz eden manevî enerjisiyle, son zamanlarda iyiden iyiye yoğunlaşan “Allah’ı ve ahireti unutturma” amaçlı “dünyevileştirme” tuzaklarından kurtulmamızı sağlayacak nurlu pencereler açıyor.
Bu mânâları, Üç Aylar ve Ramazan’dan sonra da hayatımıza hakim kılabilme dileğiyle, yarınki bayramınızı şimdiden kutluyoruz.
Cennet bayramlarına da erişmek niyazıyla.
22.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|