Türkiye’yi ve dünyayı, hasretiyle yanıp tutuştuğu 30’lu-40’lı yılların kara gözlükleriyle izlemeyi sürdüren bir yazar, “Hiç mi Kemalizmin yedek kuvveti kalmadı?” diye hayıflanıyor. Ve son dönemdeki birçok yazısında yaptığı gibi, 1950’den sonra hızlandığını öne sürdüğü “irticaî gelişmeler”i sıralarken yine Said Nursî’ye sataşıyor.
Bu asılsız ve seviyesiz sataşmaların cevapları evvelce defaatle verildiği için ciddîye alıp tekrar üzerinde durmaya gerek yok.
Menderes’i zora sokmak ve Bayar marifetiyle Atatürk’ü koruma kanununu çıkarttırmak için kullanılan Ticanîlerden de bahsetmiş aynı yazar. “İlk olarak Ticanîler ortaya çıktılar, Atatürk heykellerini gece karanlığında balyozlarla kırdılar” demiş. (Kurtul Altuğ, Gözcü, 19.10.06)
Bilhassa eski CHP’lilerin oldum olası ağızlarından düşürmedikleri bu Ticanî bahsinde aynı gün Milliyet'te Çetin Altan’ın köşesinde farklı ve ilginç bir anekdot daha çıktı:
“1952-53 yıllarında, birden bire bir Ticanî eylemi ortaya çıkmıştı. Ticanîler Atatürk’ün büstlerini kırıyorlardı. Ne var ki, ‘Ankara’daki büstlerden birinin daha kırıldığı’ haberi; büstün kırılmasından önce yayımlanmış, büst ise ertesi gün kırılmıştı.”
Bu haberi tamamlayan bir başka bilgi de 26.4.50 tarihli Zafer gazetesinde çıkmış:
“Ticanî tarikatının şeyhi Kemal Pilavoğlu ve müridlerinden bir grup İsmet İnönü’nün onayıyla CHP’ye üye yapıldı. Tarikat üyeleri köylerde toplantılar düzenleyerek parti propagandası yaptılar, köylüleri CHP’ye üye yaptılar.” (Ayşe Hür, Radikal, 27.8.06)
Ayşe Hür, geniş ve detaylı makalesinde bu iktibası yaptıktan sonra şunları yazıyor:
“Ticanîlerin seçimden sonra iyice gemi azıya alması CHP’ye pozisyon değiştirme fırsatı verdi. Kırılan heykellerin sayısı arttıkça, CHP’nin ‘mürtecileri ve iktidarı kınayan’ protesto mitinglerinin sayısı arttı. Sonunda, Celal Bayar Atatürkçülük şampiyonluğunu kazanması için altın tepside sunulan fırsatı fark etti ve 5816 sayılı kanunu çıkardı.”
Bütün bu bilgileri üst üste koyunca, konusu “irtica” olan haberlere, nasıl bir kurgunun ürünü olduklarını iyice incelemeden itibar etmemek gerektiği çok daha iyi anlaşılıyor
50’li yıllarda devrin hükümetini yıpratmak için, bizzat İnönü tarafından CHP’ye üye olmaya teşvik edilen Ticanîler kullanılmıştı.
Şimdi ise “gündemdeki hoca” konuşuyor:
“Alparslan Türkeş vatan sevdalısıydı. Ölümünden bir hafta evvel yine randevumuz vardı. Benim vaazlarıma hep yardımcı oluyordu. Telefonlar ediyordu. Mani çıkan yerlerde ‘Konuşturun hocayı’ diyordu.” (Lalegül FM’in yayınladığı vaaz kasetinden Vatan gazetesinin derlediği haber, 17.10.06)
“(Özal döneminde) Kandil geceleri yollar tıkanınca bizi askeriye getirip götürürdü. Askerle aramız çok iyiydi. Jandarma komutanı yüzbaşıyla iyi münasebetlerimiz vardı. Bu yüzbaşı 28 Şubat’ta BÇG’nin önemli isimlerinden biri oldu...” (Aktüel, 19-25.10.06)
Bu himaye bugünlere hazırlık için miydi?
21.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|