2007 yılı için hazırlanan ‘devlet bütçesi,’ tam anlamıyla bir ‘faiz bütçesi.’ Yatırıma 1 YTL ayrılırken, faize 3 YTL ayrıldığını söylemek, hadisenin vehametini görmek için yeterli olsa gerek.
204.9 milyar YTL olarak meclise sunulan 2007 bütçesinin yüzde 25.8’i faiz olarak ödenecek. Türkiye, faiz hastalığıyla tabiî ki bugün tanışmıyor. Faizin, ülke kalkınmasının önünde bulunan engellerden biri olduğu biliniyor, ama nedense bu hastalığa kalıcı çözüm bulunamıyor.
Her ne kadar geçmiş yıllara nisbetle faizin ‘kurtulunması gereken bir hastalık’ olduğu noktasında geniş bir mutabat var ise de, bu yönde adımlar atıldığına şahit olmadık. Ama her yıl ‘çöpe’ atılan milyar dolarları görünce, faizin sebep olduğu yıkımı daha yakından görmüş oluyoruz.
Hazırlanan bütçenin ‘faiz bütçesi’ olmasına iş dünyası ve uzmanlardan da tepki geldi. ASKON Başkanı Mustafa Koca yaptığı açıklamada şunları söylemiş: “Bütçe, Meclise doğru geldikçe işler değişti. Harcama kalemleri arttı ve millî menfaatlere uygun bölümleri IMF ve faiz lobilerinin menfaatleri istikametinde değişti. Bu bütçe sadece ve sadece içte ve dışta ülkemizin faizinden geçinenleri memnun edecek bir bütçe haline dönüşmüştür.” (Yeni Asya, 19 Ekim 2006)
Gazi Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Altuntaş da bütçe ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmış: “Bütçede faize dönük kaynak bölümü söz konkusu. Büyümeyi özendirici bir bütçe özelliğini taşımıyor. IMF, hümümeti zam yapmaya zorluyor. Bu bütçe ile çalışanlar için tehlike çanı çalıyor. Bu bütçe ile dolaylı vergilerin artış göstereceği gözleniyor. Üretimi arttıracak gelir dağılımını düzenleyecek bir bütçe değil. Klasik IMF bütçesi.” (Dünya, 19 Ekim 2006)
Büyümeyi değil de, faiz ödemelerini ve zamları haber veren bu bütçenin, Türkiye’ye fayda vermesi mümkün mü? Problemlerimizden biri olan ‘gelir dağılımındaki adaletsizlik’ eğer bu bütçe ile bir nebze olsun düzelmeyecekse Türkiye nasıl düzlüğe çıkacak?
Faiz batağından kurtulmadan kalkınmak ve ‘muasır medeniyet seviyesi’ne ulaşmak zor görünüyor...
*
Israrın sebebi
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde ‘sorun’ olarak önümüzde duran konulardan biri de, limanlarımızın Kıbrıs Rum Kesimi gemilerine kapalı olmasıdır. AB yetkilileri ve Rum Kesimi yöneticileri her fırsatta bunu dile getirip, “limanlarınızı açın” diyorlar.
Bu ısrarın sebebi bakın neymiş: “Türkiye’nin on misli büyük ticaret filosuna sahip olan Kıbrıs Rum Kesimi gemi siciline kayıtlı gemilerin hemen hemen tamamı Avrupa firmalarının. Türk limanlarına sefer yapamayan bu gemilerin sahipleri siyasiler, devlet başkanlarından ambargonun kaldırılması için Türkiye’ye baskı yapmalarını istiyorlar.” (Referans, 19 Ekim 2006)
İşini içende, ciddî bir ekonomik menfaat var anlaşılan...
20.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|