Fransa Meclisinin, “Ermeni soykırımını inkâr edenlere hapis ve para cezası verilmesi” yönündeki kanunu kabul etmesi, haklı olarak büyük tepki topladı. Yürürlüğe girmesi için Senato ve Cumhurbaşkanının da tasdik etmesi gereken kanuna, Fransa dışındaki Avrupa’dan da büyük tepki var.
Fransa’nın aldığı bu karar, her ülkede ‘yanlışta ısrar edenler’in varlığını bir defa daha gösterdi. Böyle bir konu, ‘kanun’ çıkarılarak mı halledilir? Bu kanun, kişilerin ‘düşme’sini engelleyebilir mi? ‘Düşünülen’ bir meselenin, ifade edilmesini, dile getirilmesini cezalandırmak 21. yüzyılın hürriyet anlayışıyla bağdaşır mı? Bağdaşmayacağını en başta ‘muasır medeniyet seviyesi’ne ulaştığı ifade edilen ülkelerin vekilleri bilmeliydi.
“Keskin sirke küpüne zarar verir” kaidesince, ortaya konulanacak ‘tepki’lerde itidalli ve ağırbaşlı olmakta da fayda var. Neticede, ‘kâr’ beklerken ‘zarar’la karşılaşmak da mümkün.
Kabul edilen kanunun yürürlüğe girmesi için Senato ve Cumhurbaşkanının da tasdiki gerekiyor olsa bile, alınan karar bu haliyle de vahimdir. Kabul edilen kanunu, Senato ya da Cumhurbaşkanı tasdik etmeyip yürürlüğe sokmamış olsa bile, maalesef ‘ekmek’ kırılmış görüntüsü veriyor. Ama asıl önemli olanın, 577 milletvekili bulunan Fransa Meclisinde, ilgili kanun için sadece 129 vekilin toplantıya katılmış olmasıdır. Fransa’daki ‘sistem’i ayrıntılarıyla bilemiyoruz, ama ilgili kanunun sadece 106 oy ile kabul edilmiş olması, Fransız vekillerinin de bu kanuna çok sıcak bakmadığını göstermez mi?
Üstelik, alınan karara en az Türkiye kadar tepki gösteren Avrupalılar da var. Meselâ, kamuoyunun yakından tanıdığı Joos Lagendijk, “Aptalca bir karar. Yasanın Senato’dan geçmemesi için çalışacağız” demiş. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubunun eşbaşkanı Daniel Cohn Bendit de, “Fransa, ifade özgürlüğünü engellemeye çalışıyor” şeklinde konuşmuş. (Vatan, 13 Ekim 2006)
Hadisenin temelinde yatan asıl sebebi de İngiliz The Times gazetesinin başyazarı Michael Binyon tesbit etmiş. Binyon şöyle diyor: “Ankara, AB müzakere sürecine darbe vuracak milliyetçi bir tepki verebilir. Türkiye’nin üyeliğini destekleyen İngiltere’de, Fransız parlamenterlerin gerçek amaçlarının aslında Türkiye’nin böyle bir tepki vermesini sağlamak olduğuna yönelik güçlü bir kuşku var. Bu tepki, müzakere sürecini sabote etmek için kullanılabilir. Fransa, Türkiye’nin AB sürecini engellemeyen taraf olma imajından kurtulmuş olur. Bu çok ikiyüzlü ve tehlikeli. Türkiye Avrupa’nı değerli bir ortağıdır.” (agg.)
Kararın, Türkiye’nin AB üyeliğini sabote etmeyi hedef aldığı başka nasıl ifade edebilir ki? İçerdeki engellemeler yeterli olmayınca, uluslar arası ifsat şebekeleri devreye mi girdi dersiniz? Öyle ise, içerde ve dışarda; Türkiye’nin AB yolunu tıkamak isteyenlerin tuzağına düşmeyelim...
14.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|