|
|
ÂYET-İ KERİME MEÂLİ
Onlar için bir delil de, insan neslini dolu gemilerde taşımamız ve bunun gibi daha nice binekleri onlar için yaratmış olmamızdır.
Yâsin Sûresi: 41,42.
|
14.10.2006
|
|
HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ
Kim din kardeşine haksız yere onu korkutacak bir gözle bakarsa, Allah da Kıyâmet günü kendisini korkutur.
Câmi'ü's-Sağîr, c: 3, 3755
|
14.10.2006
|
|
‘Kadir Gecesini son on günde arayınız’
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Rivâyât-ı sahiha ile “Leyle-i Kadri nısf-ı âhirde, hususan aşr-ı âhirde arayınız” ferman etmesiyle, bu gelecek geceler, seksen küsur sene bir ibadet ömrünü kazandıran Leyle-i Kadrin gelecek gecelerde ihtimali pek kavî olmasından istifadeye çalışmak, böyle sevaplı yerlerde bir saadettir.
Şualar, s. 437
***
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Hadîs-i şerifin sırrıyla Ramazan-ı Şerifin nısf-ı âhirinde, hususan aşr-ı âhirde, hususan tek gecelerde, hususan yirmi yedisinde, seksen küsur sene bir ibadet ömrünü kazandırabilen Leyle-i Kadirin ihyasına ve herbiriniz umum Nur talebeleriyle beraber, hususan bu biçare, çok kusurlu, hasta, zayıf kardeşinizi hissedar etmenizi ve herbirinizin duâlarınızın binler mânevî âminlerin teyidiyle dergâh-ı İlâhîde kabul olmasını rahmet-i İlâhiyeden niyaz ediyoruz.
Emirdağ Lâhikası, s. 268
***
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Bu aşr-i âhir-i Ramazan’da her gece, hususan tek gecelerde Leyle-i Kadrin bulunmak ihtimali kuvvetli olduğunu hadis-i şerif ferman ediyor. Onun için, Nurcular o nur-u azamdan istifadeye çalışmak gerektir.
Emirdağ Lâhikası, s. 213
***
İnsanlarda velî, Cumada dakika-i icabe, Ramazan’da Leyle-i Kadir, Esmâ-i Hüsnâda İsm-i Âzam, ömürde ecel meçhul kaldıkça, sair efrad dahi kıymettar kalır, ehemmiyet verilir. Yirmi sene müphem bir ömür, nihayeti muayyen bin sene ömre müreccahtır.
Mektubat, s. 460
***
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Seksen küsur sene ibadetli bir ömr-ü bâkiyi temin eden Ramazan-ı Şerifinizi bütün ruh-u canımızla tebrik ve her gecesi bir nevi Leyle-i Kadir hükmünde hakkımızda menfaattar olmasını niyaz ederiz. Ve teşrik-i mesai sırrıyla ve her has Nurcu, umum Nurcuların mânevî kazancına hissedar olmasıyla, mânen binler dille ibadet ve dua ve istiğfar ve tesbihat yapmaya hakikî uhuvvet ve ihlâs ile mazhariyetinizi rahmet-i İlâhiyeden niyaz ediyoruz ve öyle de ümit ediyoruz.
Emirdağ Lâhikası, s. 265
Lügatçe:
rivâyât-ı sahiha: Sahih, sağlam ve doğru rivayetler.
Leyle-i Kadr: Kadir Gecesi.
nısf-ı âhir: İkinci yarı, son yarı.
aşr-ı âhir: Son on gün.
aşr-i ahir-i Ramazan: Ramazanın son on günü.
dakika-i icabe: Duânın kabul olduğu dakika, an.
İsm-i Âzam: Allah’ın isimlerinden mânâ yönüyle diğer isimlerini kapsayan en câmî ismi.
efrad: Ferdler.
müphem: Belirsiz, gizli.
müreccah: Tercih edilen, üstün.
|
14.10.2006
|
|
ESMA-İ HÜSNA
Muhsin
Allah (c.c.), Muhsin’dir. Yani, sonsuz ihsân ve ikram sahibidir. Bütün mahlûkatına, hiç birini ihmâl etmeksizin ikram eder, ihsanda hiçbirisini hariç bırakmaz, bütün kullarını günahlarına bakmaksızın eksiksiz memnun eder, güzel davranır, nîmetlendirir.
Cenâb-ı Hak musîbet ve belâları bir rahmet ve şefkat içinde verir. İhsânı rahmet mânâsında tüm kâinatı kuşatmıştır. Mahlûkâtına mutlak mânâda iyilik yaptığı gibi, kullarının da iyilik yapmalarını ister ve emreder. Cenâb-ı Allah kullarının hiçbir iyiliğini küçümsemez, hiçbir ihsanına ilgisiz kalmaz. Zerre kadar bile olsa, yapılan iyiliğin karşılığını eksiksiz verir. Kullarına umulmadık yerlerden ve sebeplerden nimetler ve rızıklar ihsan eder. Bir sevaba en az on iyilik yazar. Kullarına inâyetini esirgemez. En güzel isimler sahibi olan Cenâb-ı Hak, Kendi iyiliklerinin takdir edilmesini diler ve kullarından şükür ister.
Muhsin ismi Hazret-i Ali’nin (r.a.) Peygamber Efendimizden (a.s.m.) rivâyet ettiği Cevşenü’l-Kebîr’de zikri geçen esmâdandır.
Muhyî isminin Muhsîn burcunda doğarak insanlık dünyasını rahmet ve nîmetle doldurduğunu1 beyan eden Saîd Nursî, Allah’ın açlığı ve susuzluğu nimetindeki lezzet derecelerini tanımamız için verdiğini, yaratılış vazifemizi eda etmemiz için de, bizi rahmeti hissedecek ölçüde muhtelif ihtiyaçlar içinde yarattığını beyan eder.2
Saîd Nursî’ye göre, Allah Teâlâ şuur sahibi mahlukları sevindirmek, kendine minnettar ve dost etmek için, umulmadık yerlerden, tesâdüfe havalesi imkânsız biçimde lezîz nimetlerinin her çeşidini ihsan ediyor.3
Hattâ kullarını ucb ve gururdan korumak açısından bakacak olursak, bazen ihsânını hissettirmemesi bile Cenâb-ı Hakkın ehemmiyetli bir ihsânı bulunduğunu anlamakta gecikmeyiz.4
Bedîüzzaman’a göre, Cenâb-ı Hak yeryüzünü gayet geniş bir nîmet sofrası yapmış, her bahar mevsimini üç yüz binden ziyâde yaratık türleriyle tezyin etmiş, süslendirmiş ve her yeri had ve hesaba gelmez ihsan cinsleriyle doldurmuştur.5 Zengin ihsan çeşitleriyle her bahar sayfası, “Yâ Muhsin!” zikrini okumaktadır.6 Allah Teâlâ ihsânlarını yenilemek için her bir tabakada yeni îcatlar ve değişiklikler meydana getirmektedir.7 İnâyetle yapmak ve îcat etmek mânâları içinde süslemek ve güzel yapmak fiilleri, her yaratığın güzellik ve sevimliliği diliyle Sâni ve Muhsin isimlerini herkese okutmaktadır.8
İnsan ruhunun, Muhsin isminin ihsân ve inâyetlerine çok muhtaç olduğunu beyan eden Bedîüzzaman,9 bir cisme hayat girdiğinde, hayatın devam ve kemâli için Rahîm isminin zengin ihsanlarla o cisme taltif ettiğini kaydeder.10 Bediüzzaman Saîd Nursî’ye göre kast, şuur ve irâdeyi gösteren hikmet perdesi bütün kâinatı kaplamış üstüne, lütfu, süslemeyi, güzelleştirmeyi ve ihsânı gösteren inâyet perdesi serilmiştir.11
(Risale-i Nur'da Esma-i Hüsna)
Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 399; 2- Nur’un İlk Kapısı, s. 31; 3- Şualar, s. 74; 4- A.g.e., s. 281; 5- Sözler, s. 62; 6- A.g.e., s. 302; 7- A.g.e., s. 597; 8- A.g.e., s. 575; 9- A.g.e., s. 586; 10- A.g.e., s. 617; 11- A.g.e., s. 272
|
14.10.2006
|
|
Münâcâtü'l-Kur'ân
SAD:
1. Ey Dâvud’un (a.s.) emrine sabah ve akşam kendisiyle birlikte tesbih eden dağları veren! (18)
2. Ey Dâvud’a (a.s.), ilim ve hikmet ile hakkı ve bâtılı açıkça ayırd eden bir ifâde gücü veren! (20)
3. Ey Süleyman’a (a.s.), istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgârı musahhar kılan! (36)
|
14.10.2006
|
|
Zübeyir Gündüzalp'in Kaleminden
Risâle-i Nur’la meşguliyetin kazandırdığı
Evet, Risâle-i Nur’la olan iştigalimiz, iş ve derslerimizdeki muvaffakiyeti kat kat arttırarak bize kuvvet ve heves veriyor. Bizde dünyaya din için çalışmak fikrini uyandırıyor. Bize vaktin kıymetini idrâk ettiriyor, takvim yapraklarının geri dönmeyeceğini kalb ve aklımıza tesirli bir surette ihtar ederek, ömür sermayesi olan zamanımızı kıymetlendirmek şevk ve azmini veriyor. Çalışma saatlerinde şurada burada boşu boşuna veya lüzumlu zannına kapıldığımız ve fakat bizce faydasız şeylerle vakitlerimizi öldürmekten bizi kurtarıyor. Hattâ istirahat zamanlarında dahi imân hakikatlarına çalışma sevgisini husule getirerek rahmet-i İlâhînin hareket içine dercettiği faaliyet zevkini tattırıyor, böylece fâni bir ömürde bâkî bir hayatı kazanmanın yolunda yürütüyor.
|
14.10.2006
|
|
|
|