Çok satmakla övünen ‘kartel medyası,’ yaptıkları yanlışların tesbit edilip kamuoyuna duyurulmasından rahatsız oluyorlar. Son günlerdeki yayınlarının “yeni 28 Şubat’lara zemin hazırlamak için yapıldığı”nın belirtilmesi, ‘kaptan’larını hayli rahatsız etmiş görünüyor.
Hürriyet’te (10 Ekim 2006) yer alan bir haber, İsmail Ağa camiasının tanınmış bir ismini hedef alıyordu. Habere göre hoca, cemaat mensuplarına ‘Denize girmeyin’ derken kendisi Malta’da ‘deniz oyuncakları’na binip keyif çatmış. (Haberin ayrıntılarının bugünkü Hürriyet’de yer alacağı belirtilmiş.)
Kimin nerede, ne yaptığı bizi doğrudan ilgilendirmiyor. Ortada bir yanlış var ise, kim yaparsa yapsın ona ‘yanlış’ demek hakperestliğin gereği. Ancak burada dikkat çeken bir nokta daha var. Gazetenin genel yayın yönetmeni, aynı gün yazdığı yazıda bu ve benzeri haberleri görünce “Yine 28 Şubat hazırlığı yapılıyor” diyenleri güya uyarıyor. Ertuğrul Özkök yazısında özetle, “bunları ‘derin devlet’ değil, ‘dini bütün’ Müslümanlar bize ulaştırdı” demiş. Yazıda ayrıca,—bu bilgileri/ belgeleri verenleri anlatırken—”Hepsi hâlâ Müslüman mahallesinde dolaşıyorlar” tabirini kullanmış. (Tam bu noktada aklımıza, “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” tabiri geldi!)
Özkök, “Bize bu ‘servisi’ kim yaptı” başlıklı yazısında bunları söylüyor ve ‘servis’in camia içinden geldiğini beyan ediyor. Peki, ‘camia’ içinden gelmiş olması bu ve benzeri haberlerin “Yeni 28 Şubat’lara zemin hazırlamak için yapılıyor” olma ihtimalini ortadan kaldırır mı? ‘Servis’i kimin yaptığından daha önemli olan ‘Niçin yaptığı’ değil midir? Bu ‘servis’in niçin yapıldığını sormak gerekmez mi?
Bir ‘servis’in ‘camia içinden’ yapılmış olması onları temize çıkarır mı? ‘Camia içleri’nde de ‘derin sular’ yok mudur? Aynı günkü gazetenin iç sayfalarında yer alan ‘ilginç bir haber’ daha vardı. Kocatepe kitap fuarı ile ilgili haberde şöyle denilmiş: “... Kocatepe Camiinin avlusunda gerçekleştirilen kitap fuarı da kara çarşaflı, cüppeli ve sarıklı insanların akınına uğradı.” (Hürriyet, 10 Ekim 2006)
Her ne kadar manşetlere çıkarılmamışsa da bu haberin maksadı nedir? Sırf, fuara kimlerin katıldığı bilgisini vermek mi? Yoksa asıl maksat, belli yerlere ‘mesaj’ vermek mi? (Haberde kullanılan fotoğrafta sarıklı ve cüppeli kimse yok. Aslında Ankara’ya gitmeye de gerek yok, İstanbul’da açılan kitap fuarlarında da sarıklı değilse de çarşaflı ziyaretçiler bulabilirlerdi! Üst üste gelen bu yayınlar tesadüf olabilir mi?)
“Cemaatin içinden bilgi verildi” tezini şu haberle birlikte değerlendirmekte fayda var: “(Abdi İpekçi cinayetini değerlendiren) Hasan Pulur şunları söyledi: O iş aydınlanmış değildir. Abdi İpekçi’nin meşhur bir defteri vardı. O defter cinayetten sonra kayboldu. Abdi Beyin sekreterinin bir defteri vardı, o da aynı şekilde kayboldu. Neden kayboldu bu defterler? Arandı ama bulunamadı. Bana kalırsa, cinayeti tasarlayanların gazetenin içinde adamı vardı her halde.” (Zaman, 10 Ekim 2006)
Gazetelerin içinde birilerinin ‘adamı’ olabiliyorsa, cemaatlerin/camiaların içinde olamaz mı? Onun için, ‘Bu bilgileri kim verdi?’ sorusundan önce; ‘Niçin verdi?’ sorusunu sormak ve cevap bulmak durumundayız.
“Yeni 28 Şubat’lara zemin hazırlanıyor” tesbitinden gocunduklarına göre bir yerlerde ‘yara’ olmalı...
11.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|