Hayat bir anlamda sabır ve şükür imtihanından ibarettir. Allah, kullarını bazan nimetler vererek şükre, bazan da musibetlere maruz bırakarak sabra dâvet eder. Şükreden de, sabreden de imtihanı kazanır.
Şartlar zorlaştıkça notlar yükselir, manevî puanlar artar.
İnsanlık tarihinde en zor günleri yaşayan Sahabe, o kemikleri sızlatan sıkıntılar içerisinde Allah’a kul olmanın hazzını yaşarlarken kimsenin ulaşamayacağı derece ve mevkilere ulaşmışlardı.
Bir şehidin Allah yolunda canını, malını her şeyini ortaya koyarak verdiği mücadelede yediği bir kurşun, kılıç veya mızrak darbesi onu peygamberlikten sonra en yüce mertebe olan şehitliğe ulaştırır.
İşte Sahabenin bütün ömrü o şehidin dakikaları gibidir.
Allah Resûlü (asm) değil bir, yüz şehit sevabı kazanabilme ufkunu gösterip bu yolu açıp teşvik ederken zor şartlarda yapılan ibadetin önemine dikkat çekmiştir. Buyururlar ki: “Kim benim ümmetimin fesada uğradığı, bozulduğu bir zamanda benim sünnetime sımsıkı sarılırsa yüz şehit sevabı kazanabilir.”1
Demek mükâfat çok büyük, ama şartlar da o ölçüde ağır ve çetin.
Huzeyfe bin Yeman der ki: “İnsanlar Resûlullaha (asm) hep iyi şeylerden sorarlardı. Ben de kendime bulaşır korkusuyla hep kötülükleri sorup dururdum” diyor. Birgün Allah Resûlüyle (asm) yaptıkları bir sohbette, Allah’ın kendilerine muazzam hayrı, yani İslâmı ihsan ettiğini vurgulamış, “Bundan sonra kötülük gelecek mi?” diye sormuş, “Evet” cevabını almış. “Sonra hayır gelecek mi?” diye sorduğunda da karışık ve bulanık bir iyilik döneminin geleceğini öğrenmiş.
Resûl-i Ekrem (asm), o dönemde doğrudan başka yolların da gösterileceğini, insanları oraya sevk eden bir zümre bulunacağını bildirmiş. Böyle bir anda iyiliklere uyup kötülüklerden uzak kalmasını öğütlemiş.
Karışık ve bulanıklığına rağmen bu hayır ve iyilik döneminden sonra “Yine kötü bir dönem gelecek mi?” diye sorduğunda da, yine “Evet” cevabını almış, o dönemin özelliklerini sorduğunda da, o zamanda bir kısım propagandacıların içimizden çıkıp bizim dilimizi konuştukları halde insanları Cehennem kapılarına sevk edeceklerini bildirmiş. O zamana yetişildiğinde de İslâm cemaatiyle birlikte olmayı tavsiye etmiş ve “Bütün sapık gruplardan uzak kalır, ağaç köküyle yaşamak zorunda kalsan bile onlara tâbi olmazsın” buyurmuş.1
Dünyanın Müslümana sırt çevirdiği ve İslâmı yaşamanın zorlaştığı2 bir dönemdir o dönem.
İşte böylesine İslâm dışı inanç, düşünce ve hayatın teşvik edildiği bir dönemde İslâmı yaşamanın zorluğu açık. Ama mükâfatı da o ölçüde büyük.
Konuya inşaallah yarın da devam edelim.
Dipnotlar:
1. Buharî, Fiten: 11; Müslim, İmare: 51.2. Müslim, İmare: 176; İbni Mace, Fiten: 24.
11.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|