Dünkü “sihirli ve büyücü” dizileriyle ilgili eleştiri yazısına bir “anne”den dipnot geldi. Diyor ki:
“Allah sizden razı olsun. Bizim de küçük çocuklarımız var ve bu tür dizilerle bizim de başımız dertte. Biz Müslüman bir aile olarak her ne kadar çocuklarımıza doğruları anlatsak, bu dizilerden uzak tutmaya çalışsak da o kadar yaygın ki bu diziler bunu tam olarak başaramıyoruz. Bu konuda yetkili makamların uyanmasını hasretle bekliyoruz.”
Bu gün gelen mesajlardan bir tanesi de, bir dostumun gönderdiği “video”lu haber.
Bir internet sitesinde yayınlanan (Youtube) ve cep telefonlarıyla çekilen görüntüler, akıl almaz ahlâksızlık provası gibi.
Liseli öğrenciler, birbirlerine küfür ediyor, müstehcen şakalar yapıyor...
Kız arkadaşlarının ağzını kapatıp taciz eden öğrencilerden tut, arkadaşının boğazını keser gibi yapan şiddet gösterileri...
Küçük çocuklar, televizyondaki dizilerle tehlike altında... Ama gençlerimiz daha büyük bir tehlike altında: o da ahlâksızlık ve şiddet!
Gençlik yılları 20, bilemedin 25 seneden ibarettir. Dünya hayatının en parlak ve değerli yılları.. En güçlü, sağlıklı ve en dinamik olduğu yıllar... Bu verimli yılları, sefahatte, günahta harcasa, ebedî hayatını kaybedecek.
Ancak, en değerli, verimli zamanını Allah yolunda ve hizmet yolunda harcasa, ebedî âlemde, sonsuz bir gençlik onu bekliyor.
Gençlere enforme edilen, empoze edilen ne yazık ki müthiş bir “dejenerasyon.”
Günümüz toplumlarının ağırlıklı olarak manevî değerlere önem vermeyen, din ahlâkından uzaklaşmış ve dejenerasyonun oldukça yaygın olduğu, insanlar arasındaki ilişkilerin maddesel temellere dayandığı bir yapı, daha ne kadar dayanabilir ki?
Bozuk yapının neticesi olarak, özellikle son 10 yıldır fuhşun, eşcinselliğin, kadın ticaretinin normal kabul edilmeye başlandığı, uyuşturucu ve alkol kullanımının gün geçtikçe arttığı, insanların cüz'i para karşılığında birinin canına kolaylıkla kıydığı, kısacası ahlâkî ve sosyal bir çöküntünün yaşandığı bir ortam oluştu.
Elbette böyle bir ortamdan en çok etkilenenler gençler olmakta... Ve okullarda görülen “sapkın” hareketler adeta “normal”miş gibi addediliyor.
Fransa’ya uygulanması düşünülen “millî mutabakat ve boykot” aslında liselerde hızla yayılan “ahlâksız”lığa karşı da uygulanmalı.
Hem de acilen.
ÖFKE
Nihat Genç öfkeli... Kime mi? Aydın Doğan medyasına ve onun yazarlarına. (SkyTürk)
“Bir yazar kelimelerle konuşur, kelimelerle görür, kelimelerle Allah’ı bulur. Ama sen kelimeleri bir medya patronuna satamazsın.” (SkyTürk)
Bu sözleri sarf ederken gözleri dolu dolu oluyor.
Daha ağır ifadeler de kullanıyor. Onları buraya yazmamız uygun değil.
Ancak, doğru çıkışlarında, sapma da görünmüyor değil. Doğan medyasını eleştirirken, “Ulusalcı”ların çizgisinde yer alıyor.
Halbuki “Ulusalcı” düşünenlerle “Doğan Medyası”nın kalemşörleri aynı safta.
11.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|