Arena yeni yayın dönemine hızlı girdi (Kanal D).
Uğur Dündar, çocuk yaşta ünlü olmak isteyenleri ekrana getirdi. Ailelerin bu konudaki duyarsızlığını filan...
İyi güzel de...
Bu konuda “düzmece” bir ilân verip, sonra da aileleri bir otele getirtip, onları “oyun”a getirmenin anlamı var mıydı?
Sonra, “günlerce konuşulacak bir soruşturma dosyası” diye tanıtım yapacaksın!
Hem lütfen, artık spotlarda, “Şok, sarsıcı, bomba” gibi ifadeler kullanılmasın...
Eğri oturup, doğru konuşalım:
Dündar’ın ekrana getirdiği kimi konular, günlerce konuşulmuyor. Türkiye “sarsılmıyor.” “Şok” olmuyor. Kimse ayılıp, bayılmıyor.
Evet, Dündar’ın üstlendiği misyon önemli. Kolay bir iş yapmıyor. Ancak, hep ekrana “sarsıcı” dosya getirmek zorunda değil....
Habercilik, popülizmle karıştırılmamalı.
REKLAM YASAĞI
İtalya’da, bir bira reklamı mahkemelik olmuş. Hayır alkole özendirmekten değil, kadınları “beceriksiz” gösterdiği için...
Reklamda kadınları hem küçük düşürüyor hem de “cinsel ayrımcılık” yaptığı iddiasıyla mahkemelik anlayacağınız...
Aslında günümüz medyasında “kadınlar” zaten küçük düşürülüyor, hatta “ayrımcılık” bile yapılıyor.
Özellikle “meta” halinde gösteren yayınlar gırla.
SANSASYON İHTİYACI
Esra Ceyhan (Kanal D) ilk programında “sansasyonel” bir çıkış yaparak, adından sözettirdi!
Ağır kamera şakaları, ucuz bir yöntem. Bir programcı olarak kendisi biliyor olmalıydı.
ALİ KIRCA
Ali Kırca’nın, hakkında bu kadar “spekülasyon” varken, ana haber bülteni sunmasını doğru bulmuyorum.
Çünkü, artık inandırıcılığını kaybetmiştir.
Derhal “anchorman”lığı bırakmalı.
Ya kendini emekliye ayırmalı, yahut birkaç yıl ekranlardan uzak kalmalı. Mümkünse yüzünü unutturmalı.
Bu saatten sonra “ağzıyla kuş tutsa” artık kimseye yaranamaz.
atv Haber’in tanıtımına bakıyoruz:
“Türkiye’nin ve dünyanın sıcak gündemini aktarırken, hızlı, doğru, tarafsız habercilik anlayışıyla güvenirliğin ve saygınlığın adresi olmaya devam ediyor” diyor.
Bence atv yönetimi Ali Kırca ismini bir daha gözden geçirmeli.
SAĞIR ODA
Dizi furyasında ilk öne çıkan “derin” mevzuları işleyenler oldu.
Sağır Oda (Kanal D) bunlardan biri. İlk bölümde akılda kalan, kovalamaca sonrası bir hücre evine yapılan baskın...
Dakikalarca silah patlamaları görüntüleri, “Ne zaman bitecek bu sahneler” dedirtti.
“Hizbullah” çağrışımı yapan bir örgüt, özel birime ateş açarken, tekbir getiriyor.
Sakallı ve cüppeli, elinde hançerle adam öldüren, kanlı teröristler. Öyle ki, izlerken, “Öldürün şunları da bitsin” dedirtecek kadar başarıyla canlandırdılar. Kuşkusuz bu sahneler, Beykoz’da Hizbullah evine yapılan baskının birebir aktarımı.
Fark ettiniz değil mi?
Bilinçaltı “Müslümanlar” potansiyel terörist gibi gösteriliyor.
Yani:
11 Eylül saldırılarından sonra, Hollywood nasıl “İslâm” kavramını “düşman” bellediyse, bizim 28 Şubat’çılar da, aynı yöntemi takip ediyor.
21.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|