Eğitim dünyasının ne gibi eksiklikleri var?
Türkiye’de hem alt yapı yani derslik ve okul eksikliği var hem de öğretmen. Derslik eksiğini ikinci öğretim uygulaması ile karşılayabiliyorsunuz ama öğretmen eksikliği için ancak yeni kadro ihsas etmek gerekiyor. Şu anda 154 bin öğretmene ihtiyaç var.
Buna karşılık bazı yerlerde de öğretmen fazlalığı var
Doğru. Eş sebebiyle bazı yerlerde fazlalık olabiliyor. Bazı yerlerde 70-80 kişilik sınıflar var. Kadrosuzluk nedeniyle öğretmen atanamıyor. Avrupa’da 30 civarında bir sınıf oluştu mu hemen yeni bir sınıf açılır.
Müfredat değişikliği eğitim kalitesini nasıl etkileyecek?
Öğrenci merkezli eğitim şeklinde bir değişiklik yapıldı. Eskiden bilgi kaynağı sadece öğretmendi. Şimdi farklılaştı. Buna internet gibi bir çok yenilik eklendi. Öğretmenin görevi rehberlik yapmak oldu.
Öğretmenler bu yeni sisteme hazır mı?
Çoğunlukla hazır değil. Bakanlık hizmet içi seminerleri düzenliyor ama yeterli değil. Bir an önce toplu bir seferberlik yaparak öğretmenlerin yeni sisteme hazırlanmaları lazım. Ben bunu seminer için gittiğim yerlerde gördüm. Öğretmenler şikayetçi çünkü o sisteme göre yetişmemişler. Adaptasyon sıkıntısı çekiyor. Eğitimcinin eğitimi burada devreye girmesi lazım.
Çocuğun yetişmesinde “okul-aile-öğretmen” işbirliği nasıl olmalı?
Anne babalar genelde çocuklarının eğitimini okula, öğretmene havale ediyor. Çocuklara ana veya birinci sınıftayken yoğun ilgi gösteriliyor. Anne onunla okula gidiyor, beraber ders çalışıyor. Bu yoğun ilgi 2 ve 3. sınıftan sonra azalıyor. 7. sınıfta tekrar yoğun ilgi başlıyor. Çünkü fen ve anadolu liseleri sınavları var. Ondan sonra ilgi yine düşüyor ve lise son sınıfta üniversite sınavları olduğu için ilgi yeniden başlıyor. Halbuki eğitimin her kademesinde anne-baba okulla işbirliği yapmalı.
Okul kitaplarının ücretsiz verilmesi de yoğun ilgiyle karşılandı
Avrupa’da eskiden beri var. Bu güzel bir başlangıç oldu. Ama kitapların kalitesi çok düşük. Kitaplar bir yıl içinde yıpranıyor. Avrupa’da kaliteli kitaplar yıllarca kullanılabiliyor. Geçen sene kullanılan kitaplar çöpe atıldı.
Bir de mecburi forma uygulamasına değinelim. Serbest olmasının ne gibi sonuçları olabilir?
Okul önlükleri olmamalı. Aynı kıyafet çocukları sıkıyor. Eğitime negatif bir motivasyon veriyor. Küçücük çocukların tek tip kıyafetle okula gelmeleri çocukların demokratik eğitimini engeller diye düşünüyorum.
Forma yerine serbest kıyafet uygulaması çocuklar arasında “zengin-fakir” ayrımına yol açar mı?
Bence olmaz. Dışarıda istediği gibi giyiniyorlar. Sokakta bir ayrım yapılıyor mu? Burada önemli olan aşırı lükse kaçılmamasıdır. Anne babanın buna dikkat etmesi gerekir. Normal bir kıyafetle çocuklar okula gönderilebilir. Resmi üniforma hem veliye yük getiriyor. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde yok. Çocuk nasıl rahat ediyorsa okula öyle gidiyor.
Kayıt parası da bitmeyen tartışmalardan biri. Eski bir okul yöneticisi olarak buna açıklık getirir misiniz?
Her öğretim yılında bu tantanayı yaşarız. Okullar devletin. Masrafları devletin karşılaması lazım. Devlet, “ilköğretim mecbur” diyor. “Okul yapmaya param yok halk yapsın. Masrafları da halk karşılasın” diyor.
Bunu resmen mi diyor?
Hayır gayrı resmi olarak. Ben yıllarca yöneticilik yaptım. Okul müdürlerini haklı görüyorum. Bu paralarla okul boyanacak, araç gereç alınacak, hizmetlinin maaşı, sigortası ödenecek. Bu devletin görevi ama okul yöneticilerine kalıyor. Avrupa’da belediyeler bunu karşılıyor. Orada “kayıt için bağış yapın” dense herkes güler. Bağışlar gönüllü olmalı.
Yeni bir uygulama da birinci sınıfların bir hafta önceden okula başlaması oldu
Çok güzel bir düşünce. Şahsen sayın bakan Hüseyin Çelik’i tebrik ediyorum. Birinci sınıfa başlayan çocuklar evin gülüdür. Bütün ilgi onun üzerindedir. Her hareketi takdir edilir. Ama bu çocuk birden bire 40 kişiden biri olarak kendini gördüğü zaman çocuğun dünyası değişiyor. Uyum problemini çözmek için bir hafta önceden çocukların okula alınması çok güzel oldu.
Birleştirilmiş sınıf uygulaması hâlâ yaygın mı?
Öğretmen ve derslik eksiği olan köylerde hâlâ bir öğretmen beş sınıfa bir arada eğitim veriyor. Birleştirilmiş sınıflar bir an önce kaldırılıp taşımalı eğitime geçilmeli. Ama sağlam bir taşımacılık olmalı. Çocukların yağmurda, çamurda minibüslerin itelediği bir taşımalı eğitim değil. Derelerin üzerinden askılı köprülerle çocukların sallana sallana geçtiği bir eğitim değil. Adam gibi olmalı.
Eğitimin kesintisiz olmasının ne gibi dezavantajları oluyor?
İlkokulun son sınıfında yönlendirme başlamalı. Çocuğun kabiliyeti hangi bölüme ilgiliyse ortaya çıkarılmalı. Zeka durumuna göre yönlendirilmesi lazım. Almanya’da yönlendirme beşinci sınıftan sonra başlıyor. Türkiye’de sınıflar birleştirilip kesintisiz 8 yıllık yapıldı. Yönlendirme ortadan kalktı. Bunun nedeni 28 Şubat. Kur’an kurslarının zaafa uğratılması ve imam hatiplere teveccühün azaltılması amaçlandı. İmam hatipleri zayıflatacağım derken meslek ve anadolu liseleri de zaaf uğradı.
15 yaşından sonra bir çocuğu mesleğe yönlendirmesi zor olmaz mı?
Zor oluyor tabi. Bir insanın 8 yıl aynı eğitimi alması çok sakıncalı. İstidat ve kabiliyetlerin ölmesine neden olur. Avrupa’da dört yıllık temel eğitimden sonra yönlendirmeye başlıyorlar. Yedinci sınıfta çocuklar fabrikaya gidip pratik yapmaya başlıyor.
Bu konuda sizin çözüm öneriniz nedir?
Mesleki yönlendirmenin yapılabilmesi için eğitim 5+3+3 şeklinde olmalı.
Başörtüsü ve dini eğitim üzerinde de baskı oluşturuluyor. Bunun eğitime etkisi nasıl oluyor?
Demokratik bir ortamda herkes hakkını kullanmalı. Başörtüsü yasağı bir an önce kaldırılmalı. Ne kadar sıkarsanız eğitim o kadar azalır, ne kadar hürriyet olursa eğitimin önü açılır. Din insanın en büyük ihtiyacıdır. Bunu kimse sınırlayamaz. Eğer din eğitimi sağlıklı bir şekilde verilmezse o zaman farklı ve yanlış uygulamalar ortaya çıkar. Maalesef dinî eğitime karşı çıkanlar bu ayrımı yapamıyor.
|